Düğün organizasyonu - Çiçekçi - Malzeme Kiralama -

Ana Sayfa - Site Ekle - Çok Arananlar - Son Eklenenler - Top List - İletişim 

 

İsimler ve Anlamları ( Kız )

KIZ BEBEK İSİMLERİ , BAYAN İSİMLERİ VE ANLAMLARI

ABDAR: (FAR) Sulu, taze. Parlak. Saglam vücutlu. Nükteli. Zarif, güzel, hos.
ABENDAM: (FAR) Güzel vücutlu, güzellik.
ABIDE: (AR) Anit. Önemli ve degerli yapit.
ABSAR: (AR) Selale.
AÇELYA: (YUN) Fundagiller familyasindan, kokusuz ama güzel renkli çiçek.
AÇILAY: (TR) Ayin dolunay halinde olmaya baslamasi
ADALET: (AR) Hak ve hukuka uygunluk, hakki gözetmek.
ADEVIYE: (AR) Iyilik, yardimseverlik.
ADIGÜZEL: (TR) Güzel isim. Verilen ismin güzel olmasi.
ADILE: (AR) Adaletli olan, dogruluktan ayrilmayan.
ADNIYE: (AR) Cennete girmeye hak kazanan.
AFET: (AR) Insanligin önleyemedigi büyük dogal felaket
AFIFE:(AR) Namuslu, iffetli, temiz ve dürüst
AFITAB: (FAR) Günes, gün isigi. Çok güzel, dilber, parlak yüz.
AFRA: (AR) Ayin onüçüncü gecesi. 2. Beyaz toprak.
AFSAR: (TR) Atak, uyumlu, Oguz boylarindan birinin adi (Avsar)
AFTABE: (FAR) Su kabi. Günes biçiminde yapilan mücevher.
AGAN: (TR) Akanyildiz, agma
AGCA: (TR) Beyaz tenli kadin.
AHENK: (FAR) Uygun, uyum düzen, armoni. Renkler, sesler arasinda uygunluk.
AHLA: (AR) Çok tatli. Pek sirin.
AHRA: (AR) Daha layik, münasip, uygun
AHSEN : (AR) En güzel, Çok güzel
AHTER: (FAR) Yildiz.
AHU: (FAR) Ceylan / Maral
AJDA: (TR)Üzeri çentik çentik, dis dis olan sey.
AKANAY: (TR) Yildiz kümesi.
AKASMA: (TR) Beyaz, mavi, morumsu, pembe çiçek veren , tirmanici bir bitki.
AKGÜL: (TR) Beyaz gül, gül gibi
AKGÜN : (TR) Aydinlik gün
AKIFE: (AR) Bir sey üzerinde azimle duran, sebatli, kararli. Ibadet eden hanim.
AKILE: (AR) Akilli, akil sahibi. Uslu, kavrayisli.
AKKIZ: (AR) Beyaz kadin.
AKNUR: (TR-AR) Beyaz nur.
AKSU : (TR) Temiz, piril piril su gibi. Nehir
AKSUNA: (TR) Ak renkli yaban ördegi.
ALAGÜN: (TR) Yazin günes buluta girdigi zamanki gölgeli hava.
ALARA: (TR) Al + ara. Al=Kirmizi, ara=bezeyen, süsleyen , Kirmizi süs anlaminda bir tamlama
ALARCIN: (TR) Güzelligini atesin kirmiziligindan alan
ALCAN: (TR) Can alici güzel. Can alan, cesur, yürekli.
ALÇIN/ ALÇIN: (TR) Kirmizi renkli küçük bir kus türü
ALEV: (TR) Atesin çikardigi yalim
ALEYNA: (AR) Esenlik ve güzelliklere sahip, esenlik içinde olan. Allah’in iyi kullarindan olanlar (kelime anlama bizim üzerimize’dir)
ALGUN: (FAR) Akli alinmis. Al renginde, koyu ve parlak pembe. Tümsek, tepe.
ALIYE: (AR) Yüce, yüksek
ALMULA/ ALMILA: (TR) Elma. Kirmizi Elma/ Elma gibi kirmizi yanakli güzel kiz
ALTIN (Altun): (TR) Degerli bir metal (Paslanmayan, en iyi iletken)
ALTAN: (TR) Kizil Safak
AMINE: (AR) Gönlü emin, kalbinde korku olmayan. (Bkz. EMINE)
ANDAÇ: (TR) Bir kimseyi hatirlamak için saklanan sey, hatira
ARZU: (AR) Istek, özlem egilim
ASENA: (TR) ASINA. Türk Mitolojisinde Ergenekon destaninda adi geçen disi kurt
ASIYE: (AR) Acili kadin / Direk
ASLI : (AR) Kerem ile Asli hikayesindeki sevgili
ASLIHAN: (AR-TR) Kökeni soylu han soyundan
ASRIN: (TR) Çagdas, bu asira ait olan, asira uygun olan
ASUDE: (FAR) Sessiz, sakin dinlendirici
ASUMAN: (FAR) Gök, gökkubbe, sema
ASYA: (YUN) Yeryüzünün anakaralarindan (kita) birinin adi
ASKIN: (TR) Asmis, ileri, üstün/ Senin askin
ATES: (TR) Yanici maddelerin yanmasiyla isi ve isigin ortaya çikmasi
ATIFET: (AR) Allah’in Lütfu
AYBEL: (TR) Ay gibi dikkat çeken, aya benzeyen güzelligiyle farkedilen, seçilen
AYBÜKE/ AYBIGE/ AYBIKE: (TR) Ay hanim. Ay gibi güzel. Eski Türk kadin isimlerinden
AYCAN: (TR-FAR) Içi aydinlik
AYÇA: (TR) Hilal, ayin ilk günlerindeki hali
AYÇIN/ AYÇIN: (TR) Ay gibi, aya benzer
AYDAN: (TR) Aya benzer ay gibi
AYFER: (TR-FAR) Ayisigi
AYGEN: (TR) Gönül dostu
AYGÜL: (TR) Ay gibi güzel ve parlak renkli
AYLA: (TR) Kadin, es zevce /Ayin çevresindeki isikli daire
AYLIN: Ayin çevresinde görülen isikli daire. Ingilizce Eilee’den alindigi da söylenmektedir.
AYNUR : (TR-AR) Ay gibi isikli
AYSEL: (TR) Ay gibi parlak ve güzel
AYSU: (TR) Ay gibi berrak su
AYSUN: (TR)Ay gibi güzel ve parlaksin
AYSAN: (TR) Sani ay gibi parlak olan
AYSE: (AR) Yasam, dirlik, Aysegül Güleç, güler yüzlü
AYSEM: (AR-TR) Ayse + m (Benim Aysem)
AYSEN: (TR) Ay gibi neseli, parlak ve aydinlik
AYSIN/ AYSIN: (TR) Ay gibi, aya benzeyen
AYTAÇ: (TR) Ay gibi taçli
AYTEN : (TR)Ay gibi beyaz tenli
AYTÜL: (TR) Tül gibi seffaf ve ince ay isigi gibi parlak
AZIME: (AR) Azmeden, yapmak için kesin kararli / iri, kemikli yapili
AZIZE: (FAR) Onur sahibi yüce, ermis
AZRA: (AR) Bakire, el degmemis

BADE: (FAR) Sarap, içki.
BADEM: (FAR) Gülgillerden ülkemizin her bölgesinde yetisen agaç. Bu agacin yas ve kuru yenen meyvesi.
BADIYE: (AR) Çöl, kir.
BAGDAGÜL: (TR) Degeri ölçülemeyen gül. Bagda yetisen gül.
BAGDAT: (AR) Irak’in baskenti.
BAGIS: (TR) Bagislanan sey, ihsan. Siçrayis, atlama.
BAGLAM: (TR) Cinsleri ayri ya da birbirlerine yakin olan seylerin bir arada baglanmisi, demet, deste. Bir kosuttaki dörtlüklerin herbiri. Herhangi bir olayda, olaylar durumlar iliskiler örgüsü ya da baglantisi. Dilbilgisinde, önce veya sonra gelen kelimeyi etkileyen belirleyen birim ya da birimler bütünü.
BAHAR: (FAR) Kisla yaz arasindaki mevsim. 22 Mart’la Haziran arasi, ilkyaz. Güzellik, güzel. Karanfil, tarçin, karabiber gibi kokulu sey.
BAHIRA: (AR) Kulagi yarik disi deve veya koyun. Hayvan yavru dogurdugunda veya 5 yavru disi oldugu zaman hayvanin kulagi kesilerek belirtilirdi.
BAHIRE: (AR) Isikli, parlak, güzel. Dikenli agaç. Açik, apaçik. Çok kosan cins deve. Vapur.
BAHISE: (AR) Söz eden, bahseden.
BAKIYE: (AR) Sehvetli kadin.
BAHRIYE: (AR) Donanmaya ait (bkz. Bahri). Gönlü genis, cömert vaha gibi verimli.
BAHTINUR: (AR) Talihli, sansli, yazgisi parlak.
BAHTISER: (AR-FAR) Talihli, sansli, iyi yazgili. Isleri basindan beri iyi giden.
BAHTISEN: (AR-FAR) Talihi, kaderi, kismeti sen. (bkz. Ikbal).
BAHTIYAR: (AR-FAR) Bahtli, talihli. Mesut, mutlu.
BAKANAY: (TR) Gökyüzünde duran ay, açik seçik.
BAKINAZ: (FAR) Sürekli nazlanan, çok nazli.
BAKIYE: (AR) Aglayan kadin. Hüzünlü kadin.
BAKYAZI: (TR) Sevilen bir olaydan sonra verilen ziyafet.
BALAHATUN: (TR) Üstün, asil kanli. Degerli soy mensubu.
BALCA: (TR) Bal damlasi, bal gibi.
BALDAN: (TR) Bal gibi tatli, sirin, hos.
BALGIN: (TR) Bala doymus. Çok tatli, bal gibi.
BALHAN: (TR) Bal+ Han. Hazar denizi sahilinde bir dag silsilesi.
BALIM: (TR) Kardes. Çok sevgili, samimi arkadas.
BALIN: (TR) (bkz. Balim).
BALKI: (TR) Parilti, isik. 2. Güzel parlak, süslü. Simsek.
BALKIZ: (TR) Sirin, tatli, hos. Belkis adinin bir baska söylenis biçimi.
BANU: (FAR) Kadin hatun, hanim. Kraliçe, prenses. Gelin. Sarap ve gül suyu gibi seylerin sisesi.
BANUHAN: (FAR) (bkz. Banu).
BARÇIN: (TR) Bir tür ipekli kumas.
BARIKA: (AR) Simsek, yildirim pariltisi.
BASIRET: (AR) Göz açikligi, inceden inceye etrafli derin görüs. Ön görüs, sezis.
BASRIYE: (AR) Gören, görme ile ilgili, görebilmek.
BASAK: (TR) Tahil tanelerini tasiyan kisim, Bugday basagi. Hasattan artakalan sey. Okun uç kismindaki sivri demir.
BASAY: (TR) Birinci, ilkay.
BAYÇA: (TR) Zengin, varlikli.
BAYLAN: (TR) Nazli, simarik. Saygin,sevilen.
BEDEL: (AR) Deger, kiymet. Bir seyin yerine verilen, yerini tutan sey, karsilik.
BEDIA: (AR) Yüksek estetik degerde, sanat eseri. Begenilen ve takdir edilen sey. Esi az bulunur güzellikte. Ülkü, ideal.
BEDIHE: (AR) Düsünmeden, birden bire söylenen güzel söz. Baslangiç.
BEDINUR: (AR) (bkz. Bedi).
BEDIRAN: (FAR) Isleri kötü idare eden. Çapkin kadin.
BEDRAN: (FAR) Sert basli at. Daima. Hos latif, yakisikli.
BEDREKE: (FAR) Yol gösteren, kilavuz.
BEDRIYE: (AR) Ay gibi. Ay kadar güzel. Ay’a ait.
BEGÜM: (FAR) Kadin hükümdar, prenses.
BEHICE: (AR) Sen, güzel, güleryüzlü kadin.
BEHIRE: (AR) Güzel kadin. Soylu kadin.
BEHIYE: (AR) (Beha kökünden) Güzel kadin.
BEHNANE: (AR) Güleryüzlü, iyi huylu ve daima gülen kadin.
BEHRA: (FAR) Onun için ondan dolayi.
BEHREM: (AR) Asfur çiçegi kirmizi gül.
BEKRIYE: (AR) Her seyin evveli, ilk çocuk. Genç ve taze kiz. Disi deve yavrusu.
BELEN: (TR) Dag beli, dagin asilacak yeri, daglik yer.
BELGIN: (TR) Alamet, nisan, marka. Tam ve kesin olarak belirlenmis, sarih.
BELIK: (TR) Saç örgüsü.
BELIN: (TR) Gözlerini açip baka kalmis saskin.
BELKIS: (AR) Müslümanlarin seba melikesine verdikleri isim.
BENAN: (AR) Parmaklar, parmak uçlari. Parmakla gösterilecek kadar güzel
BENDE: (FAR) Baglanmis kimse, tutsak. Kul, köle. Yürekten bagli. Büyük askla seven.
BENGI: (TR) Sonu olmayan, hep kalacak olan, sonsuz, ebedi.
BENGISU: (TR) Insana ölmezlik verdigine inanilan su / Abihayat
BENGÜ: (TR) Ebedi, sonu olmayan.
BENGÜL: (TR) Üzerinde benekler bulunan gül
BENNA: (AR) Yapi yapan, mimar, kalfa, dülger.
BENSU: (TR) Su gibi aziz benlik
BERAY. (TR) Ayin en isiltili, en parlak hali
BERCA: (FAR) Yerinde tam dogru ve uygun.
BERCESTE: (FAR) Seçilmis, begenilmis. Güzel, hos, latif.
BERCIS: (AR) Müsteri yildizi, Jüpiter gezegeni. Sütü çok olan deve.
BERÇIN: (FAR) Toplayici.
BEREKET: (AR) Bolluk. Saadet, mutluluk, Allah vergisi.
BERFIN: (FAR) Kardan yapilmis. Tertemiz, kar gibi beyaz.
BERGÜZAR: (FAR) Hediye, hatira, andaç.
BERGÜZIN: (FAR) Seçkin, begenilmis makbul.
BERIA: (AR) Olgunluk ve güzelligiyle akranlarindan üstün olan sevgili.
BERIL: (AR) Arinmis, aklanmis. (TR) Mücevher olarak kullanilan bir maden.
BERIRE: (AR) Ihsan ve yardim sahibi.
BERMAL: (FAR) Dag tepesi, doruk.
BERNA: (FAR) Genç delikanli, yigit.
BERRA: (AR) Dogru sözlü, hayir isleyen kimse.
BERRAK: (AR) Duru, saf, nurlu. Simsek, parilti. Kulaga hos gelen ses.
BERRIN: (FAR) Yüksek yüce.
BERSAN: (FAR) Ümmet. Bir peygamberin din ve kitabini kabul eden, onaylayan kimse.
BERSE: (TR) Hep, bütün, çok.
BESAMET: (AR) Güleryüzlülük, senlik.
BESIME: (AR) Güleryüzlü, güleç.
BESTE: (FAR) Kapali, bagli, baglanmis. Müzikte, sarkinin makam ve ahengi.
BESARET: (AR) Müjde, mustu, iyi haber. Güler yüzlülük, gülümseme.
BESIRE: (Ar.) Müjde getiren, müjdeci. Güleryüzlü, güleç hanim
BETIGÜN: (TR) Gün gibi aydinlik yüzlü.
BETIK: (TR) Yazili olan sey, yazilmis yapit.
BETIM: (TR) Bir nesnenin kendine özgü belirtilerini tam ve açik bir biçimde, söz ya da yaziyla anlatma, tasvir. Herhangi bir seyin resmi ya da heykeli.
BETÜL: (AR) Bakire. Erkekten çekinen, erkeklere yaklasmayan namuslu kadin. Ayri kök salan fidan.
BETÜLAY: (bkz. Betül).
BEYAN: (AR) Bildirme, söyleme, açiklama. Belli apaçik.
BEYAZ: (AR) Ak, en açik renk. Aydinlik. Deri rengine göre bir insan irki.
BEYDA: (AR) Tehlikeli yer. Sahra, çöl.
BEYHAN: (TR) Hükümdarlarin üstünü. Seçkin han.
BEYTIYE: (AR) Eve ait, evle ilgili.
BEYZA: (AR) Daha ak, çok beyaz. Günahtan kaçinmis. Günahla kirlenmemis.
BEZEN: (TR) Süs, benek, zinet.
BEZMI ALEM: (AR) Dünya meclisi, sohbet toplantisi.
BIDAYET: (AR) Baslama, baslangiç.
BIGE: (TR) Evlenmemis, çougu olmamis.
BIHRUZ: (FAR) Iyi gün, güzel gün anlaminda.
BIHTER: (FAR) Pek iyi, daha iyi.
BIHTERIN: (FAR) En iyi, pek iyi.
BIKE: (TR) Benzersiz, essiz.
BILAY: (TR) Ay gibi asil ol.
BILEN: (TR) Bilgili, görgülü, anlayisli.
BILGE: (TR) Bilgili, iyi genis, derin, bilgi sahibi kimse.
BILGEN: (TR) (bkz. Bilge).
BILGINUR: (TR-FAR) Bilginin isigi, bilginin aydinligi.
BILGÜN: (TR) (bkz. Bilgin).
BILLUR: (AR) Bazi cisimlerin tabi olarak aldiklari geometrik sekil. Duru, berrak, kesme cam, kristal. Necef tasi. (Mecazi anlami) Temiz, piril piril insan.
BILSEN: (TR) Kendini bil.
BILUN: (*) Yarim Ay
BINAY: (TR) Bin tane ay, çok kuvvetli isik.
BINHAN: (TR) Hanlarin hani.
BINNAZ: (TR) Nazli. Cilveli.
BINNUR : (TR) Nurla özdeslesmis. Bin tane nur.
BIRAY: (TR) Ay gibi tek, essiz.
BIRCE: (TR) Tek, essiz, biricik.
BIRCIS: (AR) Gezegen, Jüpiter, müsteri yildizi, bercis.
BIRGÜL: (TR) Bir tane, tek gül. Kiymetli gül.
BIRHAN: (TR) Tek yönetici.
BIRICIK  TR) Tek, bir tane, emsalsiz
BIRIM: (Fars.) Bir tanem, biricigim.
BIRKE: (AR) Büyük havuz. Gölcük. Gögüs.
BIRSEN: (TR) Sadece sen, tek sen.
BIRSEV: (TR) Tek sevgili.
BIRSIN: (AR) Yonca. (TR) Bir tanesin.
BIRSU: Özel bir su biricik su gibi
BITENGÜL: (TR) Güllerin bitmesi.
BUCAK: Genellikle, genis verimli bakimli alanlara verilen ad (Köse bucaktaki anlami gibi)
BUHAYRA: (AR) Küçük deniz. Misir’in kuzeybatisinda bir sehir.
BUKET: (FAR) Çiçek demeti.
BUKLE: (FAR) Kivrilmis, küçük lüle seklinde saç.
BURCU: (TR) Güzel koku.
BURÇAK: (TR) Baklagillerden, taneleri yemis olarak kullanilan bir bitki.
BURÇIN: (TR) Disi geyik.
BUSE: (FAR) Öpüsmek, öpmek.
BÜKLÜM: (TR) Bükülmüs kivrilmis seylerin olusturdugu halka.
BÜLBÜL: (AR) Sesinin güzelligiyle ünlü ötücü kus. Sesi çok güzel olan kimse.
BÜLENT: (FAR) Yüce yüksek, ala, ulu.
BÜRGE: (TR) Bir yerde duramayan canli, taskin kimse.
BÜRKE: (AR) Marti. Havuz, gölcük.
BÜSRA: (AR) Müjde, sevinçli haber.
BÜTE: (TR) Fidan.
BÜTEYRA: (AR) Günes. Sabah.

CABIRE: (AR) Cebreden, zorlayan. Galip gelen. Aziz ve kuvvetli olan.
CABIYE: (AR) Hazine (bkz. Semahat). Sam’in güneybatisinda, Çavlan’da bir yer. Havuz.
CAHIDE: (AR) Cehdeden, elinden geldigi kadar çalisan.
CAIZE: (AR) Armagan, hediye. Yol yiyecegi, azik. Eski sairlere yazdiklari methiyeler için verilen bahsis.
CALIBE: (AR) Kendine çeken, celbeden, çekici.
CANAL: (TR) Gönül al. Kendini sevdir, sevilen biri ol.
CANAN: (FAR) Sevgili, gönül verilmis, sevilen kadin.
CANAY: (TR) Ay gibi temiz, saf, parlak kimse.
CANDAN: (TR) Samimi, içten, kalbi. Yakinlik belirten davranis.
CANEL: (TR) Içten uzatilan el, dostluk eli.
CANFEDA: (FAR) Canini veren, özverili kimse.
CANFEZA: (FAR) Can artiran, cana can katan.
CANGÜL: (TR) Gül gibi canli. Güzel, temiz kimse.
CANIPEK: (TR) Yumusak huylu (kimse).
CANNUR: (TR) Özü aydinlik, nurlu kimse.
CANRUBA: (FAR) Gönül alan, sevgili.
CANSEL: (TR) Hayat veren su. Can ve sel kelimelerinden birlesik isim.
CANSEN: (TR) Sen cansin, sevilensin.
CANSER: (TR) (bkz. Can).
CANSES: (TR) (bkz. Canser).
CANSET: (TR) Küçük kraliçe, prenses.
CANSEVER: (TR) (bkz. Cansin).
CANSIN: (TR) Canim gibisin, canimsin.
CANSU: (TR) Hayat veren su, tazelik. Sevgili, sevimli.
CANSUN: (TR) (bkz. Cansu).
CAVIDAN: (FAR) Daimi kalacak olan, sonrasiz, ebedi.
CAVIDE: (FAR) (bkz. Cavidan).
CEBIRE: (AR) Zorlamak. Düzeltme, onarma.
CELILAY: (AR-TR) Ulu, yüce ay.
CELILE: (AR) Büyük, ulu.
CEMILE: (AR) Güzel kadin. Gönül almak amaciyla yapilan davranis.
CEMINUR: (AR) Isik, nur toplulugu, çok nurlu, aydinlik kimse.
CEMRE: (AR) Ates. Kor halinde ates. Subat ayinda azar azar artan sicaklik.
CENAN: (AR) Kalb, yürek, gönül.
CENNET: (AR) Uçmak. Bahçe. Çok ferah ve havadar yer. Firdevs. Allah’a inanan, günah islememis veya günahlarindan temizlenmis olanlarin girecegi yer.
CEREN: (TR) Ceylan.
CESARET: (AR) Yüreklilik, korkusuzluk
CEVHER: (AR) Öz, maya. Basli basina, kendiliginden olan. Tiynet, cibilliyet, soydan gelen, haslet, tabii istidat. Kiymetli tas. Ebcet hesabinda yalniz noktali harfleri hesaplamaya dayanan tarih düsürme sekli. Kiliç namlusuna yapilan menevisli süs.
CEVRIYE: (AR) Haksizlik. Eza, cefa, eziyet, gadir, zulüm, sitem.
CEYDA: (AR) Uzun boyunlu ve güzel.
CEYDAHAN: (bkz. Ceyda).
CEYHAN: (TR) Güney Anadolu’da Toroslar’dan dogan ve Akdeniz’e dökülen nehir.
CEYLA: Olaganüstü güzel gözlü
CEYLAN: (TR) Hizli kosan, biçimli bacaklari olan ve güzel gözleriyle taninan bir gazel cinsi.
CEZLAN: (AR) Mutlu.
CEZMIYE: (AR) Cezm ile ilgili. Kesin karar ve niyete ait. Kesmek.
CIHAN: (FAR) Dünya, alem, kainat, yeryüzü, yerküresi.
CIHAN BANU: (FAR) Dünyaca taninmis kadin.
CIHANDIDE: (FAR) Dünyayi gezip görmüs.
CIHANEFRUZ: (FAR) Dünyayi parlatan, aydinlatan.
CIHANFER: (FAR) Cihani, dünyayi aydinlatan, nurlu, isikli.
CIHANGÜL: (FAR) (bkz. Cihan).
CIHANNUR: (FAR) Dünyayi aydinlatan, nurlu, isikli.
CIHANSER: (FAR) Cihan’in basi.
CIHANSUZ: (FAR) Cihan yakan.
CILVE: (AR) Hosa gitmek için yapilan davranis. Isve, naz.
CINAN: (AR) Cennetler.
CIRYAL: (AR) Bir nevi kirmizi boya. Altinin kirmiziligi. Temiz renk. Saf.
CUDIYE: (AR) Cömert, eli açik. Iyilik severlikle ilgili. Dicle nehri kiyisinda bir dag. Nuh’un gemisinin tufandan sonra bu dagin üzerinde durdugu söylenir.
CÜMANE: (AR) Tek inci anlaminda.
ÇAGILI: (TR) Çagla ilgili. Çakil. Çagla.
ÇAGIN: (TR) Yildirim, simsek.
ÇAGLA: (TR) Olgunlasmamis meyve, bazi meyvelerin olgunlasmadan, henüz yesilken yenen hali.
ÇAGLAR: (TR) Çaglayan, selale.
ÇAVLAN: (TR) Büyük çaglayan.
ÇELGIN: (TR) Yaralanarak kaçan av hayvani.
ÇEMAN: (FAR) Salina salina yürüyen. Nazli sevgili.
ÇEMENZAR: (FAR) Otlak. Çimenlik.
ÇESMIAHU: (FAR) Ahu gözlü kadin, ceylan gözlü güzel.
ÇESMINAZ: (FAR) Süzerek bakma, bakis. Nazli nazli bakan göz. Güzel gözlü sevgili.
ÇESPAN: (FAR) Layik, uygun, münasip, yakisir.
ÇINAY: (FAR) Soylu ay, ayin en parlak zamani.
ÇIRAG: (FAR) Mesale, isik, kandil.
ÇIÇEK: (TR) Bitkilerin üreme unsurlarini ihtiva eden renkli veya beyaz renkte açan, çok defa kokulu, sonradan meyve veya tohum haline gelen kisimlari.
ÇIGDEM: (TR) Zambakgillerden, soganli otsu, çesitli renklerde çiçek açan kir bitkisi.
ÇILAY: (TR) Ayin üzerinde beliren açik renk lekeler.
ÇILER: (TR) Güzel öten, güzel ötüslü
ÇINEL: (TR) Dogru, dürüst, namuslu kimse.
ÇIRAY: (FAR) Yüz çizgileri, yüz güzelligi. Beniz, yüz. Insan resmi.
ÇISEM:(TR) Çiseleyen yagmur
ÇOLPAN: (TR) Çoban yildizi. Zühre, venüs.

DAHIYE: (AR) Üstün zeka sahibi.
DALAY: (TR) Deniz.
DALYA: (TR) Yildiz çiçegi.
DAMLA: (TR) Bir sividan ayrilarak düsen parça halinde, küçük miktar, katre.
DEFINE: (AR) Yere gömülmüs, kiymetli esya. Kiymet ve degeri olan kimse veya mal.
DEFNE: (YUN) Akdeniz ikliminde yetisen, yapraklan sert ve üst yüzleri parlak açik sari çiçek ve güzel kokan defnegillerden bir agaç.
DELFIN: (YUN) Yunus baligi.
DELISTAN: (TR) Ilkbaharda birdenbire kabarmis bahçe. Gelismis, içinde her türden bitki bulunan, karisik bahçe.
DEMET: (TR) Baglanarak, olusturulan deste. Biçilip baglanmis ekin. Bir kaynaktan çikan isiklarin meydana getirdigi isik destesi, hazne.
DENIZ: (TR) . Büyük su kütlesi. Büyük su kütlesindeki dalgalanma.
DERYA: (FAR) Deniz, büyük nehir.
DERYAB: (FAR) Akilli, anlayisli.
DERYACE: (FAR) Küçük deniz. Göl.
DERYADIL: (FAR) Gönlü genis, herseyi hos gören.
DERYANUR: (FAR-AR) Nur denizi, deryasi.
DESEN: (FR) Renksiz çizim. Kumas sekli.
DESTAN: (FAR) Hikaye, kissa. Hile, mekr, tenvir.
DESTE: (FAR) Demet, tutam, takim. Kabza, tutacak yer.
DESTEGÜL: (FAR) Gül demeti, destesi.
DEVA: (AR) Ilaç. Çare, tedbir.
DIBA: (FAR) Alacali ipek kumas. Atlas.
DIBACE: (FAR) Kitabin baslangiç kismi, önsöz. Kitaplarin süslü sayfalari.
DICLE: (TR) Yakindogu’nun Türkiye’den dogan ve Mezopotamya’dan Basra Körfezine dökülen nehirlerden biri.
DIDAR: (FAR) Yüz, çehre. Görme, görüsme. Görüs kuvveti. Açik meydanda.
DIDE: (FAR) Göz. Gözcü. Gözbebegi. Gözucu.
DIDEM: (FAR) Gözüm.
DILAN: (FAR) Gönüller, yürekler.
DILARA: (FAR) Gönül alan, gönül kapan, gönül oksayan, gönlü dinlendiren. Bugün elde örnegi olmayan eski Türk mürekkep makamlarindan biri.
DILAVIZ: (FAR) Gönlün takildigi, gönüle takilan.
DILAY: (FAR) Gönlü aydinlatan ay.
DILBAZ: (FAR) Gönül eglendiren. Güzel söz söyleyen. Yüze hos görünen.
DILBER: (FAR) Gönül alip götüren, güzel.
DILBERAN: (FAR) Dilberler, güzeller.
DILBERAY: (FAR+TR) Ay gibi güzel kadin.
DILBESTE: (FAR) Gönül baglamis, asik.
DILDAR: (FAR) Birinin gönlünü almis, sevgili.
DILDEREN: (FAR) Sevgi toplayan, gönül alan, begenilen.
DILEFRUZ: (FAR) Gönül aydinlatan. (bkz. Dilfüruz).
DILEK: (TR) Dilenen sey, arzu, istek. Isteme, arzu etme, dileme.
DILEM: (FAR) Gönül ilaci.
DILFERAH: (FAR) Gönlü ferah, sevinçli.
DILFEZA: (FAR) Gönlü genisleten, gönlü artiran.
DILFÜRUZ: (FAR) Gönüle ferahlik veren, sevindiren.
DILKESTE: (FAR) Gönül çekici.
DILMEN: (FAR) Güzel. Güzel dil bilen, konusan, söz söyleyen.
DILNUR: (FAR) Gönlü nurlu.
DILRAH: (FAR) Gönül yolu.
DILRUBA: (FAR) Gönül kapan, gönül alan. Tahminen 2 asirlik bir makam.
DILSUZ: (FAR) Gönül yakan, yürek yakici.
DILSAD: (FAR) Gönlü hos, sevilmis.
DILSÜKUFE: (FAR) Gönül çiçegi.
DIRAHSAN: (FAR) Parlak, parlayan.
DIRAYET: (AR) Zeka, bilgi, kavrayis.
DOGA: (TR) Tabiat.
DOGANNUR: (TR) Nurun dogmasi.
DOYUM: (TR) Ganimet almis.
DÖNDÜ: (TR) Henüz evlenmemis kiz. Örfte devamli erkek çocugu olan ailenin son dogan çocugu kiz olursa döndü adini koyarlardi.
DÖNE: (TR) Karsi ziyarette bulunma. (bkz. Döndü).
DUCIHAN: (FAR) Iki cihan, dünya ve ahiret.
DUDU: (FAR) Hanim, küçük kardes. Papagan, tuti. Bir papagan cinsi.
DUHA: (AR) Kusluk vakti.
DUHTER: (FAR) Kerime, kiz.
DURANAY: (TR) Ayin en uzun süre gökyüzünde kaldigi zaman.
DURNA: (TR) Bir cins kus. Turna.
DURSALIHA: (TR-AR) Erkek çocugu olmayan ailelerin en son dogan kiz çocuklarina verdikleri ad.
DURU: (TR) Saf, berrak.
DURUGÜL: (TR) Temiz, saf gül.
DUYGU: (TR) His. Duyulan, isitilen, hissedilen sey.
DUYSAL: (TR) Duymakla, hissetmekle ilgili olan.
DÜRDANE: (FAR) Inci tanesi. Sevgili, kiymetli.
DÜREFSAN: (FAR) Inci serpen. Inci gibi söz söyleyen agiz.
DÜRIYYE: (AR) Inci gibi parlayan, parlak. Pariltili yildiz.
DÜRNUR: (FAR.) Inci isigi.
DÜRRE: (AR) Inci tanesi.
DÜRVES: (FAR) Inci gibi.
DÜZEY: (TR) Seviye.
DÜZGÜN: (TR) Girintisi, çikintisi, pürüzü olmayan. Düzeltilmis, tesviye edilmis. Iyi düzen verilmis. Intizamli, nizamli. Yolunda, rayinda.

EBER: (AR) Hayirli, serefli, faziletli.
EBRU: (FAR) Kas. Bulut renginde, buluta benzer, bulut gibi dalgali, bulutlu. Kagit üzerine kendine has usulle yapilan, mermer, damarlari gibi dalgali sekilli süsleme. Ciltçilikte ve hat sanatinda kullanilir.
EBYAR: (AR) Pek ak, pek beyaz.
ECE: (TR) Bas reis. Kraliçe. Ana. Yasli kadin.
ECEGÜL: (TR) (bkz. Ece).
ECEHAN: (TR) (bkz. Ece).
ECEM: (TR) Kraliçem, benim sultanim
ECHER: (AR) Son derece güzel kadin.
ECMEL: (AR) En güzel, en yakisikli.
EDA: (AR) Naz, cilve. Kurum, caka. Alinan seyi geri ödeme. Bir vazifeyi yerine getirmek.
EDAGÜL: (TR) (bkz. Eda).
EDIBE: (AR) Edepli, terbiyeli, zarif, nazik. Edebiyatla ugrasan kimse.
EDVIYE: (AR) Devalar, ilaçlar, çareler.
EFDAL: (AR) Çok faziletli, yüksek derecede. Tercihe sayan.
EFHEM: (AR) Çabuk anlayan. Zihni açik olan. Daha ulu, çok büyük seref sahibi.
EFIDE: (AR) Yürekler, kalpler, gönüller.
EFIL: (TR) Rüzgar, dalgalanma.
EFRAZ: (FAR) Kaldiran, yükselten.
EFRUG: (FAR) Parilti, isik. Nur.
EFRUZ: (FAR) Sule, parilti. Aydinlatan, parlatan. Tutusturan, yakan. Gösterisli güzel.
EFSANE: (FAR) Asilsiz hikaye. Masal, bos söz, saçma sapan lakirdi. Dillere düsmüs, mashur olmus hadise.
EFSER: (FAR) Taç. Subay.
EFSUN: (FAR) Efsun, büyü, sihir, gözbagcilik, (bkz. Füsun).
EFSAN: (FAR) Eklendigi kelimelere “saçan, dagitan” manasi verir. Gülefsan: Gül saçan. Nurefsan: Nur saçan gibi.
EFTALYA: Bir dönemin ünlü gayrimüslim ses sanatçisi Denizkizi Eftalya’dan
EFZA: (FAR) Artmak, çogalmak.
EGE: (TR) Bir çocugu koruyan, islerine bakan ve her halinden sorumlu olan. Yasça büyük, ulu. Sahip.
EGENUR: (TR) (bkz. Ege).
EKIM: (TR) Topraga ürün ekme isi. Yilin onuncu ayi.
EKIN: (TR) Ekilmis tahilin sürmüsü, tarlada bitmis tahil. Kültür.
ELA: (AR) Sariya çalan kestane rengi, göz rengi.
ELANUR: (AR) (bkz. Ela).
ELÇIN: (TR) Deste / Demet / Bir kerede ele alinabilecek kadar az olan nesne
ELFIDA: (AR) Feda etme, gözden çikarma, verme.
ELHAN: (AR) Nagmeler, ezgiler.
ELIF: (AR) Arap alfabesinin ilk harfi. Ebced hesabinda degeri birdir. Müzikte “la” notasini ifade için kullanilirdi. Ülfet eden, dost, tanidik. Alismis, aliskin, alisik.
ELIFE: (AR) (bkz. Elif).
ELMAS: (YUN) Bilinen kiymetli tas. Pek sevgili ve kiymetli. Billurlasmis saf ve seffaf karbon. Ucunda sivri bir elmas parçasi bulunan ve cam kesmekte kullanilan alet.
ELVAN: (AR) (Levn’ler) Renkler, çok renkli, polikrom. Çesitli güzel kokulari tanimlamak için de kullanilir.
ELVIDA: (AR) Allah’a ismarladik. Allah’a emanet olun yollu ayrilik hitabi, ( el-Veda).
EMEL: (AR) Ümit. Siddetli arzu, hirs, tamah. Uzun zamanda gerçeklesebilecek arzu. Insan ömrünün yetmeyecegi hülyalar, kuruntular.
EMINE: (AR) Gönlü emin, kalbinde korku olmayan. (Arapça’daki Amine kelimesinin Türkçelestirilmis seklidir. )
EMIRE: (AR) Bir kavmin, bir sehrin basi. Büyük bir hanedana mensup kimse.
EMRIYE: (AR) Emirle ilgili.
ENFES: (AR) Çok güzel, en güzel.
ENHAR: (AR) Irmaklar, çaylar. Cennetlerin altlarindan akan irmaklar.
ENISE: (AR) Dost arkadas. Yar, sevgili.
ERÇIN: (FAR) Merdiven, basamak.
ERDA: (AR) Beyaz karinca.
ERDEMAY: (TR) Faziletli ay.
ERDIBIKE: (TR) Olgunluga erismis, deneyimli kadin.
ERENGÜL: (TR) Eren ve gül isimlerinden birlesik.
ERGE: (TR) Simarik, nazli.
ERIBE: (AR) Akilli, zeki kimse.
ERIKE: (AR) Taht.
ERMA: (AR) Çok güzel ve cilveli olan.
ERVIN: (FAR) Tecrübe, sinama, deneme. Seref ve itibar.
ESENGÜL: (TR) Canli, dipdiri, renkleriyle yeni açan güzel gül.
ESER: (AR) Nisan, alamet, iz. Etki, tesir. Yok olmus bir nesneden kalma parça. Bir kisinin ortaya koydugu mahsul, telif. Hadis, hadis ilmi. Imal, icat.
ESIN: (TR) Rüzgar, sabah rüzgari. Ilham, çagrisim.
ESLEM: (AR) En selamatli, en emin, en dogru yol. Kendisini bütünüyle Allah’in dinine adamis.
ESMA: (AR) Adlar. Kulaklar, isitme.
ESMAHAN: (bkz. Esma).
ESMAN: (AR) Bedeller, kiymetler, degerler.
ESME: (TR) Esmek fiili.
ESMER: (AR) Siyah, kara.
ESMERAY: (AR-TR) Siyah ay, bugday renkli, karayagiz.
ESRA: (AR) Daha hizli, daha çabuk, en çabuk.
ESVED: (AR) Siyah, kara.
EVIN: (TR) Tohum, tane, öz cevher.
EVLA: (AR) Daha uygun, daha layik, daha iyi üstün. Hayirli amel.
EVNUR: (TR) (bkz. Evdegül)
EVRA: (FAR) Hisar.
EVSEN; (TR) Hafif / Sen olan ev gibi de tanimlanabilir
EYLÜL: (AR) Sonbahar’in ilk ayi.
EYSAN: (TR) Sanli güzel, güzelligi ile ünlü
EZAMET: (AR) (bkz. Azamet). Büyüklük, ululuk. Çalim, kivrim.
EZFER: (AR) Güzel kokulu.
EZGI: (TR) Belli bir kurala göre yaratilan ve kulakta haz uyandiran nota dizimi. Makamla söylenen manzum söz. Beste.
EZRA: (AR) Pek fasih, sözü düzgün adam. Beyaz kulakli siyah at.
EZRAK: (AR) Mavi gözlü. Gök rengi saf ve temiz su.

FADILE: (AR) Faziletli, fazilet sahibi. Erdemli, üstün.
FADIME: (TR) (bkz. Fatma).
FAHAMET: (AR) Fahimlik, ululuk. Itibar, kiymet, deger.
FAHIME: (AR) Akilli, anlayisli, kavrayisli. Ulu, büyük, sayan.
FAHIRE: (AR) Övünülecek, iftihar edilecek. Serefli, kiymetli. Parlak, mükemmel.
FAHRIYE: (AR) Bir karsilik beklemeden yalnizca seref ve iftihar vesilesi olarak kabul edilen is. (Is, sifat, unvan). Fahri üye; maassiz, ücretsiz veya kurum için gurur kaynagi olan kisi.
FAHRUNNISA: (AR) Çok övünen, sanli, serefli, onurlu kadin.
FAIKA: (AR) Üstün, seçkin, yüksek, ileri. Mümtaz, manevi olarak üstün olan.
FAIZA: (AR) Fevz bulan, muradina ulasan, basari kazanan.
FATINE: (AR) Zeki, anlayisli. Zihni açik, kavrayisli. Uyanik.
FATIMA / FATMA: (AR) Sütten kesilmis. Kendisi ve zürriyeti cehennemden uzak kilinmis.
FATMAGÜL: (AR) (bkz. Fatma).
FATMANUR: (AR) (bkz. Fatma).
FAYIHA: (AR) Çiçek veya meyve kokusu. Güzel kokulu nesne.
FAZILA: (AR) Faziletli, fazilet sahibi.
FAZILET: (AR) Insanda iyilik etmeye ve fenaliktan çekinmeye olan devamli ve degismez yetenek, güzel vasif. Kisiyi, ahlakli ve iyi hareket etmeye yönelten manevi kuvvet. Insanin yaratilisindaki iyilik, iyi huy, erdem.
FECRIYE: (AR) Sabaha karsi günes dogmadan önce ufkun gündogusu tarafindan görülen aydinligi, tanyerinin agarmasi.
FEHAMET: (AR) (bkz. Fahamet).
FEHIME: (AR) Zeki, anlayisli, pek çok anlayan.
FEHMIYE: (AR) Zeki, anlayisli, pek çok anlayan.
FERAH: (Ar) Gönül açikligi. Sevinç, scvinme.
FERAHENGIZ: (FAR) Ünlü bir çesit lale.
FERAHET: (FAR) San ve seref.
FERAHFEZA: (AR-FAR) Ferah artiran. Türk müziginin birlesik makamlarindan. Meshur bir lale türü.
FERAHNA: (FAR) Bolluk, genislik. Genis yer.
FERAHNAK: (AR-FAR) Sevinçli. Türk müziginin birlesik makamlarindan.
FERAHNAZ: (FAR) Nazli kiz.
FERAHSAN: (AR-FAR) Sevinç veren. Ferah saçan.
FERASET: (AR) Anlayislilik, çabuk sezis.
FERAY: (FAR) Aydinlik, parlak ay, canlilik, süs, zinet.
FERDA: (FAR) Yarin. Gelecek zaman, ati. Ahiret, öbür dünya.
FERDANE: (AR) Tekli, yalniz.
FERDIYYE: (AR) Fertle ilgili, ferde has, tek basina yapilan.
FERHUNDE: (FAR) Mübarek, mesut, meymenetli, kutlu, ugurlu
FERIDE: (AR) Tek, essiz, esi olmayan, kiyas kabul etmez, ölçüsüz, üstün. Kendi iradesiyle hareket eden, kibirli, gururlu kimse.
FERMA: (FAR) Emreden, buyuran. Amir.
FERZAN: (FAR) Ilim ve hikmet.
FERZANE: (FAR) Alim, bilgin, seçkin. Benzerlerinden, akranlarindan ileride. Hakim, düsünür.
FESAHAT: (AR) Açiklik, duruluk.
FETANET: (AR) Zihin açikligi, zihnin yaratilistan bir seyi çabuk ve iyi kavramasi.
FETHIYYE: (AR) Fethe mensup. Fetih hakkinda yazilan kaside.
FEVZIYE: (AR) Kurtulusla ilgili. Zafere ait. Galip gelen, üstün olan.
FEYZA: (AR) Suyun tasip akmasi. Bolluk, çokluk, verimlilik, fazlalik, gürlük, ilerleme, çogalma. Ilim, irfan. Feyz ile dolu olan.
FEZA: (AR) Ucu bucagi bulunmayan bosluk. Dünyanin sonsuz olan genisligi, sema.
FEZZAN: (AR) Büyük Sahra’da, Trablus ülkesinin güneyinde bir ülke.
FIDE: (YUN) Bahçivanlikta, yastiklarda tohumdan yetistirilip baska yerlere dikilmek için hazirlanan sebze veya körpe çiçek.
FIGEN: (FAR) Atici, yikici, düsürücü. Çiçek demeti / Gölge yapan, gölge düsüren
FIKRIYE: (AR) Fikre ait, fikirle ilgili, düsünerek meydana getirilen sey.
FILIZ: (AR) Bitkilerde yeni sürgün, tohumdan çikan yeni uçlar. Ocaktan çikarilmis, eritilmemis ham maden, cevher, gümüs, filiz. Betonarmede demirleri eklemek için birakilan uzantilar. Ince taze ve güzel vücutlu.
FIRDEVS: (AR) Cennet . Bostan, bahçe.
FIRUZE: (AR) Açik yesil, dag yesili ile gök mavisi arasinda ve bal mumu parlakliginda kiymetli tas.
FITNAT: (AR) Zihin açikligi, zeyreklik. Zihnin herseyi çabuk anlayisi.
FULYA: (ITA) Nergisgillerden, san renkte çiçegi keskin ve güzel kokulu bir bitki, sari sogançiçegi.
FUNDA: (TR) Kircik yerlerde yetisen ve birçok çesidi olan çali.
FÜREYYA: (FAR) Parlak, isiltili günler
FÜRUZAN: (FAR) Parlayici, parlayan, parlak.
FÜSUN: (AR) Büyü sihir. Sasirtici güzellige sahip, hayret verici derecede güzel.

GALIBE: (AR) Muzaffer, yenen. Güçlü kuvvetli, kudretli, hükmeden. Üstün baskin.
GAMZE: (AR) Süzgün bakis. Çene veya yanak çukurlugu.
GANIYE: (AR) Zengin kadin. Zengin kiz. Çok hos. Sarkici.
GANIME: (AR) Ganimet alan.
GANIMET: (AR) Savas sonucu ele geçirilen mal, para, silah gibi metalar.
GARIBE: (AR) Yabanci, acaib. Kimsesiz, memleketinden uzak.
GAYE: (AR) Maksat, meram. Netice, son, hedef.
GAZALE: (AR) Disi geyik.
GAZIRE: (AR) Yumusak, mülayim. Tatli, nazik, uysal.
GELINCIK: (TR) Yazin kirlarda yetisen kirmizi ve büyük çiçekli bitki. Sansargillerden ince yapili, sivri çeneli, küçük bir hayvan. Mezgitgillerden, yilan baligina benzer eti sevilen bir balik.
GEYSU: (FAR) Uzun saç, saç örgüsü, zülüf.
GIZEM: (TR) Sir.
GONCA: (FAR) Henüz açilmamis gül, tomurcuk.
GÖGEM: (TR) Halk dilinde yesile çalan mor.
GÖKBEN: (TR) Gökle ilgili, uzay sema.
GÖKÇAY: (TR), (bkz. Gökçe) Kuzey Kafkasya da az tatli su gölü.
GÖKÇE: (TR) Gökle ilgili göge ait semavi. Mavi, mavimsi. Güzel hos. Gösterisli.
GÖKÇEN: (TR) (bkz. Gökçe).
GÖKKUSAGI: (TR) Düsmekte olan yagmur damlaciklarinda günes isinlarinin kirilip yansimasiyla gökyüzünde olusan yedi renkli kemer biçimindeki görüntü alki.
GÖKMEN: (TR) Mavi gözlü ve sarisin kimse.
GÖKNIL: (TR) Gökyüzüne ait olan, Gök + Nil olarak da düsünülebilir
GÖKSEL: (TR) Semavi, gökçül karsiligi olarak kullanilan sözcük.
GÖKSEVIM: (TR) Sevimli gök.
GÖKSU: (TR) Türklerin birçok akarsuya verdikleri isim. Adana’dan gelerek Akdeniz’e dökülen Seyhan nehrinin önemli kollarindan.
GÖKSEN: (TR) Gökle ilgili, aydinlik isikli gök.
GÖKSIN: (TR) Gök gibi mavi gözlü / Sonsuz mavi derinlik.
GÖNENÇ: (TR) Refah hali, mutluluk.
GÖNÜL: (TR) Insanin manevi varliginin ifadesi, inanci ve hislerinin kaynagi. Istek, arzu, heves, niyet. Duygu, his, ask.
GÖRGÜ: (TR) Bir topluluga ait uyulmasi gereken nezaket kaideleri muaseret adabi. Deneme, tecrübe. Görmüs olma durumu, görgü sahidi.
GÖRKEM: (TR) Ihtisam, gösteris . Gösterisli, heybetli.
GÖRSEL: (TR) Görmekle ilgili.
GÖZDE: (TR) Göze girmis olan sevilen begenilen, benimsenen. Begenilen kadin.
GÖZEN: (TR) Bir tür alageyik.
GÖZLEM: (TR) Izlenim, gözlemek.
GÜFTE: (FAR) Söylenis, söylenmis. Bir söz eserinin bestelenmis bulunan manzum sözleri.
GÜHER: (FAR) Gevher, cevher, (bkz. Gevher).
GÜHERPARE: (FAR) Cevher parçasi.
GÜL: (FAR) . Çiçek. Bilinen çiçek, gül çiçegi, gülagaci. Basina ve sonuna ek ve isimler getirilerek yeni isimlerin türetilmesinde kullanilan bir isimdir. (Nazligül,Aysegül, Gülay,Gülcan vb).
GÜLAFET: (FAR) Nefes kesen güzellikle. Gül ve âfet kelimesinden olusmus birlesik isim.
GÜLBAHAR: (FAR) Bahar gülü. Ebru sanatinda kullanilan koyu kirmizi renkte toprak.
GÜLBANU: (FAR) Gülhanim. Gül gibi güzel kadin. Gül hatun.
GÜLBEDEN: (FAR) Zarif, ince vücuda sahip.
GÜLBERK: (FAR) Gül yapragi.
GÜLBESEKER: (FAR) Bir çesit gül tatlisi.
GÜLBEYAZ: (FAR-TR) Beyaz gül.
GÜLBIN: (FAR) Gül kökü, gül biten yer.
GÜLBIZ: (FAR) Gül serpen, gül serpilmis.
GÜLCIHAN: (TR) Dünyaya bedel gül.
GÜLÇE: (FAR) Gülcük, küçük gül.
GÜLÇIN: (FAR) Gül toplayan, gül devsiren.
GÜLDEHAN:( FAR) Gül agizli, agzi gül gibi olan.
GÜLDEREN: (FAR-TR) Gül toplayan, gül derleyen.
GÜLDESTE: (FAR) Güldemeti, çiçek destesi. Türk müziginde bilesik bir makam.
GÜLENAY: (TR) Devamli gülen, ayyüzlü kisi.
GÜLENDAM: (FAR) Gül endamli, gül boylu, nazik, güzel endam.
GÜLENNUR: (TR) Gülmesiyle etrafi aydinlatan, isik saçan kimse.
GÜLER: (TR) Gülen, sevinçli, handan.
GÜLFAM: (FAR) Gül renkli. Gül gibi kizil olan.
GÜLGONCA: (FAR) Açilmamis gül.
GÜLGÜN: (FAR) Gül renkli, gül renginde, pembe.
GÜLHAN: (FAR) Gül evi, ateshane.
GÜLHANIM: (TR) Iyi huylu, nazik hanim. Gül yüzlü hanim.
GÜLHAYAT: (TR) Mutlu, huzurlu bir hayat. Gül gibi güzel hayat.
GÜLIBAR: (TR) - Gül firtinasi. -Erkek ve kadin adi olarak kullanilir.
GÜLIN: (TR) Güle ait olan, gülden gelen.
GÜLISTAN: (FAR) Gül bahçesi, güllük. Azerbaycan’da Karabag bölgesinde bir mevki.
GÜLIZAR: (FAR) Gül yanakli. Al yanakli. Türk musikisinde bilesik bir makam.
GÜLKIZ: (TR) Güle benzeyen kiz.
GÜLLÜ: (TR) Gülü olan. Gül desenli (kumas).
GÜLNAR: (FAR) Hisar, kule.
GÜLNAME: (FAR) Sevgiliye yazilan mektup, kaside.
GÜLNAR: (FAR) Nar çiçegi.
GÜLNAZ: (FAR) Gül yüzlü kadin. Gül gibi, nazli narin.
GÜLNIHAL: (FAR) Gül fidani. Gül agaci.
GÜLNUR: (TR-AR) Etrafina isik saçan, aydinlatan gül.
GÜLNÜS: (FAR) Güliçen. Gülle özdeslesmis, gül gibi.
GÜLPERI: (FAR) Gizli gül. Gül gibi peri gibi güzel.
GÜLRANA: (FAR) Güzel gül, disi sari içi kirmizi renkte olan bir çesit gül.
GÜLRIZ: (FAR) Gül saçan, gül serpen. Meshur bir çesit lale.
GÜLRUHSAR: (FAR) Gül yanakli.
GÜLSEREN: (TR) Gül toplayan, gül dagitan.
GÜLSEVIM: (TR) Sevimli, güzel, hos görünüslü gül.
GÜLSU: (TR) Gül renkli su, taze su.
GÜLSUNA: (TR) Gül gibi çekici kadin. Güzel sevgili.
GÜLSÜM: (TR) Yuvarlak dolgun, güzel yüzlü.
GÜLSAH: (FA) Güllerin sahi.
GÜLSEN: (FAR) Gülbahçesi, gülistan, gülizar,
GÜLTANE / GÜLDANE: (TR) Yeni açmis gül, gonca.
GÜLTEN: (FAR) Gül tenli, gül vücutlu.
GÜLZAR: (FAR) Gülbahçesi, gül tarlasi.
GÜNAY: (TR) Gündüz, gün aydinliginda ay.
GÜNES: (TR) Çevresindeki sisteme ait gezegenlerin etrafinda döndügü, isik ve isi yayan büyük gök cismi, sems.
GÜNEY: (TR) Dört ana yönden biri.
GÜNSEL: (TR) Hizli akan sel. Isik seli.
GÜRAY: (TR) Dolunay.
GÜZIDE: (FAR) Seçkin, seçilmis, begenilmis.
GÜZIN: (FAR) Seçen, seçilmis, seçkin, begenilmis.

HABIBE: (AR) Sevgili. Seven, dost.
HABINAR: (AR) Nar tanesi.
HACCE: (AR) Hacca giden, Kabe’yi ziyaret eden haci kadin. Bir çesit akdiken.
HACER: (AR) Tas, kaya.
HADIYE: (AR) Yenilene yardim eden, yardimci. Hidayet eden, dogru yolu gösteren. Kilavuz, rehber. Önde giden kimse. Mizrak ucu.
HADICE / HATICE: (AR) Vakitsiz, erken dogan kiz çocugu.
HAFAZA: (AR) Insanin yaptigi isleri yazmakla görevli melekler. Bekçiler.
HAFIDE: (AR) Kiz torun.
HAFIZE: (AR) Allah’in adlarindandir. Muhafaza eden, saklayan, esirgeyen, koruyan. Kur’an’i ezbere bilen ve usulüne uygun okuyan kimse.
HAKIKAT: (AR) Bir seyin asli ve esasi, mahiyeti. Gerçek, dogru, gerçekten, dogrusu. Sadakat, dogruluk, baglilik, kadirbilirlik.
HAKIME: (AR) Her seye hükmeden, hikmet sahibi olan Allah. Hükmeden, dava yargilama isine memur olan, yargiç. Üstte bulunan. Hekim, akilli, becerikli. Kadi, vali, amir, hükümdar, emir.
HAKIMIYET: (AR) Hakimlik, amirlik, üstünlük, egemenlik. Sulta.
HALE: (AR) Ayin ve günesin etrafinda bazi zamanlarda görülen isikli halka, ayla, agil.
HALENUR: (AR) Hale+Nur.
HALIDE: (AR) Sonsuz, daim, ebedi. Bir yildan çok yasayan.
HALIME: (AR) Sakin, sessiz. Tabiati yavas olan, yumusak huylu.
HALISE: (AR) Hilesiz, katkisiz. Karismamis, katisiksiz, saf, hilesiz. Temiz. Yalniz, sadece.
HAMASET: (AR) Cesaret, kahramanlik, yigitlik. Kahramanca siir.
HAMDIYE: (AR) Allah’i övmek. Allah’a sükretmek. Sükreden, sükredici.
HAMIDE: (AR) Koru sönmedigi halde alevi sönen ates. Hamdeden, sükreden kul.
HAMIYE: (AR) Himaye eden, koruyan korucu. Kayiran, kayirici.
HAMIYET:(AR) Milli onur ve haysiyet. Insanlik, fazilet. Izzeti nefs.
HAMRA: (AR) Daha, pek çok kizil, kirmizi
HANDAN: (FAR) Gülen, gülücü. Güler yüzlü, sevimli.
HANDE: (FAR) Açilis, açilma. Gülme, gülüs.
HANDEGÜL: (FAR) Gülün açmasi.
HANIFE: (AR) Allah’in birligine inanan. Islam inancina siki ve samimi olarak baglanan.
HANIM: (TR) Kadinlar için kullanilan saygi sözü. Es, kari, zevce. Ev sahibesi.
HANZADE: (FAR) Hükümdar çocugu.
HARE: (FAR) Sert tas, kaya. Menevis, menevisli kumas.
HAREM: (AR) Yasak kilinmis mukaddes olan sey. Evlerde yabanci erkeklerin girmesine izin verilmeyen, kadinlara ait bölüm. Iç avlu.
HARIKA: (AR) Imkanlarin üstünde olup insanda hayret uyandiran sey.
HAKIME: (AR) Hükmeden, dava yargilama isine memur olan, yargiç. Üstte bulunan. Hekim, akilli, becerikli. Kadi, vali, amir, hükümdar, emir. Kisinin diledigi gibi kullanabilecek hakka malik oldugu mali.
HARISE: (AR) Muhafiz, bekçi, gözcü. Koruyan, koruyucu. Son derece hirsli olan.
HASENE: (AR) Iyilik, iyi hal, iyi is, hayirli is. Dünya ve ahiret saadeti. Eski altin paralardan birinin adi.
HASGÜL: (AR) Degerli, essiz gül.
HASHANIM: (AR) Çitipiti, ince, narin kadin. Bilge, degerli kadin.
HASIBE: (AR) Hayir sahibi, eliaçik, cömert. Degerli, itibarli, soyu temiz, muhterem, saygin, sahsi meziyet sahibi. Muhasebeci, sayman.
HASIFE: (AR) Hasafetli, akli basinda olgun adam.
HASNA: (AR) Iffetli, serefli, namuslu.
HASKIZ: (TR) Iyi nitelikleri kendinde toplamis genç kiz.
HASRET: (AR) Ele geçirilemeyen veya elden kaçirilan bir nimete veya kiymetli seye üzülüp yanmak. Iç çekme, inleme, üzüntü, iç sikintisi, keder, zahmet, eseflenme, özleyis.
HATIRA: (AR) Ani. Hatira gelen, hatirda kalan sey, andaç.
HATICE: (AR) Erken dogan kiz çocugu.
HATIME: (AR) Sona erdiren, bitiren. Mühürleyen, mühürleyici.
HATUN: (AR) Kadin. Es, zevce. Eskiden yüksek kisilikli kadinlara ya da hakan eslerine verilen unvan.
HAVVA: (AR) Esmer kadin. Havva: Hz. Adem’in karisi, ilk kadin.
HAYAL: (AR) Insanin kafasinda canlandirdigi sey. Bir olay veya esyanin zihinde kalan izi. Gerçekte olmadigi halde görüldügü sanilan sey, görüntü.
HAYAT: (AR) Yasayan, diri. Canlilarda dogumdan ölüme kadar geçen süre. Yasama, yasayis.
HAYRIYE: (AR) Hayirla, iyilikle ilgili, ugur ve kutluluga ait.
HAYRUNNISA: (AR) Kadinlarin hayirlisi.
HAZAL: (AR) Kuruyup dökülen agaç yapraklari. (TR) Haz duy, tad al anlaminda.
HAZAN: (FAR) Sonbahar, güz.
HAZAR: (AR) Sabit meskeni olanlarin oturduklari memleket. Baris ve güven.
HAZEN: (AR) Üzüntü. Gam, keder.
HAZER: (AR) Deniz, bahr, büyük su.
HÂZIME: (AR) Sindirici kuvvet.
HAZINE: (AR) Devlet malinin parasinin saklandigi yer. Gömülü ya da sakliyken bulunan degerli seyler.
HAZRA: (AR) Yesil, sebze, hadra. Gökyüzü. Türk musikisinde bilesik bir makam.
HECIL: (AR) Iki dagin arasindaki kisim, vadi, dere.
HEDIYE: (AR) Armagan. Karsiliksiz verilen sey.
HENNA: (AR) Kina agaci, (bkz. Kina).
HEPGÜL: (TR) Gül gibi güzel kadin. Neseli ol.
HEPSEN: (TR) (bkz. Hepgül).
HESNA: (AR) Güzel kadin. Hanim, kadin.
HEZAR: (FAR) Bülbül. Çok, pek çok. Bin.
HIFZIYE: (AR) Saklama, koruma ile ilgili. Ezberleme, akilda tutma.
HIBE: (AR) Bagislama, bagis.
HICRAN: (AR) Ayrilik. Unutulmaz aci, keder.
HICRET: (AR) Bir memleketten, baska bir memlekete göç edis. Hz Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç etmesi.
HIKMET: (AR) Hakimlik, feylesofluk. Sebeb, gizli, Allah’in hikmeti. Felsefe. Ahlaki söz, ögüt verici, kisa öz, ögretici söz.
HILMIYE: (AR) Yumusak huylu, sakin tabiatli.
HOSEDA: (FAR) Hareket ve davranisi hos, güzel. Cazibeli.
HOSENDAM: (FAR) Boyu bosu güzel, düzgün olan.
HOSFIDAN: (FAR) Güzel endamli, boylu boslu kadin.
HOSKADEM: (FAR) Ayagi ugurlu.
HOSNEVÂ: (FAR) Güzel sesli.
HOSNIGAR: (FAR) Güzel, hos sevgili.
HOSTEN: (FAR) Güzel vücutlu.
HUMEYRA: (AR) Beyaz tenli kadin.
HURI: (AR) Cennet kizi. Sevgili.
HURISER: (AR-FAR) Cennet kizlarinin basi, hurilerin basi.
HURIYE: (AR) Cennet kizi. Sevgili.
HURREM: (FAR) Sen, sevinçli, güleryüzlü, gönülaçan, taze, hos. Bir yazi sitili.
HÜLYA: (AR) Tatli düs. Kuruntu, vehim, hayal.
HÜNER: (FAR) Bir iste gösterilen incelik ve beceriklilik, maharet, ustalik marifet.
HÜRGÜL: (TR) Gül gibi özgür güzel.
HÜRMET: (AR) Saygi.
HÜRREM: (FAR) Yesil taze. Gönülaçici. Sen sakrak, sevinçli.
HÜRRIYET: (AR) Hürlük, serbestlik. Istedigini herhangi bir engelle karsilasmadan karar dairesi içinde yapabilme hali.
HÜSNIYE: (AR) Güzellige ait, güzellikle ilgili.
HÜSNÜGÜL: (AR-FAR) Gülün güzelligi.
HÜSNÜGÜZEL: (TR) Sari çiçekli, güzel yaprakli süsbitkisi.
HÜSNÜHAL: (AR) Davranis güzelligi.
HÜVEYDÂ: (FAR) Açik, apaçik, belli, besbelli, zahir.
HÜZZAM: (FAR) Türk müziginin en eski birlesik makamlarindan.

ILGAZ: (TR) Atin dört nalla kosmasi. Hücum, akin. Çankiri ilinin ilçe merkezi. Bati Karadeniz bölgesinin en yüksek dag kitlesi.
ILGIM: (TR) Serap. Gök erimi, serap. Belli belirsiz.
ILGIN: (TR) Kumlu topraklarda yetisen ve çit bitkisi olarak kullanilan agaççik.
IRAK: (TR) Uzak.
IRAZ: (TR) Raziye adinin haylk arasinda bozulmus söylenis biçimi.
IRMAK: (TR) Çogunlukla denize dökülen, genisligi ve tasidigi su niceligi bakimindan en büyük akarsu, nehir.
ISIK: (TR) Bazi cisimler tarafindan tabii halde ve akkor haline gelinceye kadar isitildiginda yayilan, cisimleri görmemizi saglayan isima, aydinlik, ziya, nur. Aydinlatma cihazi, mum, lamba, ampul, fener. Isik tutma, bir konuda aydinlatici bilgi vermek.
ISIL: (TR) Çok aydinlik, parlak isik.
ISILAR: (TR) Parlayan, isildayan. Neseli, canli, sen.
ISILAY: (TR) Ay isigi.
ISIN: (TR) Bir isik kaynagindan çikarak her yöne yayilip giden isik demeti.
ISINBIKE: (TR) (bkz. Isin).
ISKIN: (TR) Bitki sürgünü, asma filizi.
ITIR: (AR) Güzel, hos koku. Sardunyagillerden, yapraklan güzel kokan bitki, turnagagasi.
ICLAL: (AR) Büyültme, saygi gösterme, ikram. Büyüklük, kudret ve kuvvet.
ICMA: (AR) Daginik seyleri toplama, biraraya getirme.
IÇKIN: (TR) Varligin içinde bulundugu varligin yapisina karismis olan. Yalnizca bilinçte olan. Deney içinde kalan, deneyi asmayan. Dünya içinde dünyada olan.
IDIL: (YUN) Kir hayatini konu edinen yazi veya siir, ask hakkinda. Küçük ve sairane resim. Içten ve saf ask.
IDLAL: (AR) Naz etme, nazlanma, asin derecede nazlanma.
IFAKAT: (ARR) Hastaliktan kurtulma, iyilesme. Ayilma.
IFFET: (AR) Afiflik, temizlik. Namus.
IKBAL: (AR) Birine dogru dönme. Baht, talih. Islerin yolunda gitmesi, bahtli, saadetli, mutlu olmasi. Arzu, istek.
IKLIM: (YUN) Bir ülke ya da bölgenin ortalama hava durumunu belirleyen meteorolojik olaylarin tümü.
ILAYDA: (*) Su perisi.
ILGI: (TR) Iki nesne arasindaki bag, alaka. Kimyada bir cismin baska bir cisimle birlesmeye olan meyli.
ILGÜ: (TR) Engel, mania.
ILGÜL: (TR) Ülkenin gülü. Çok güzel kadin.
ILGÜN: (FAR) Halk, ahali.
ILKAY: (TR) Yeni ay, ayin ilk hali.
ILKBAHAR: (TR) Yilin ilk mevsimi, bahar.
ILKBAL: (TR) Ilk dogan kiz çocuklarina verilen ad.
ILKE: (TR) Kendisinden türetilen ilk madde. Temel düsünce, temel kani, umde, prensip. Temel bilgi. Öncül. Davranis kurali.
ILKIM: (TR) Ilk dogan çocuklara verilen ad.
ILKIN: (TR) Önce, öncelikle, uydurma bir kelime.
ILKNAZ: (TR) Ilk dogan kiz çocuklarina verilen isim.
ILKNUR: (TR) Ilk ay, ayin ilk hali.
ILKSEL: (TR) Uzun süre çocugu olmayanlarin daha sonra ikiz ve üçüz çocuklari oldugunda verilen isim.
ILKSEN: (TR) Ilk+Sen
ILKSEV: (TR) Ilk+Naz
ILKSEN: (TR) Ilk+Sen
ILKYAZ: (AR) Ilkbahar, yaz baslarinda doganlara verilen ad.
ILMIYE: (AR) K Ilme ait, ilme mensup.
ILSEN: (TR) Mutlu, sen ülke.
IMGE: (TR) Zihinde tasarlanan ve gerçeklesmesi özlenen sey, hayal..
INAYET: (AR) Dikkat. Gayret, özenme. Lütuf, ihsan, iyillik.
INCI: (TR) Istiridye cinsinden deniz hayvanlarinin içinde çikan parlak, yuvarlak ve ziynet esyasi olarak kullanilan kiymetli tas. Küçük, temiz ve sevimli. Kiymetli.
INCIFEM: (TR-AR) Inci gibi güzel agizli.
INCIFER: (TR-FAR) Inci gibi parlak güzel.
INCISER. (TR-FAR) Bas inci, en güzel inci.
IPAR: (TR) Yüksek daglarin kar tutmayan yerlerinde yetisen bir çesit dikenli otun sarimtrak çiçekleri, kurusa bile uzun süre kokusu gitmez. Güzel koku, misk, anber.
IPEK: (TR) Ipekböcegi denilen ve dut yapragi ile beslenen kurdun ördügü koza çözülerek elde edilen, kumas dokumada kullanilan parlak ve ince tel.
IREM: (AR) Cennet bahçesi. Ok veya kursun atilan nisan tahtasi.
IREN: (AR) Özgür, hür.
ISMET: (AR) Masumluk, günahsizlik, temizlik. Haramdan namusa dokunan hallerden çekinme.
ISMIHAN: (AR) Hükümdar isimleri.
ISMINAZ: (AR-FAR) Naz isminde. Çok nazli olan.
ISMINUR: (AR) Nur ismini alan.
ISMIRAR: (AR) Esmerlesme, kara olma, kararma.
ISRA: (AR) Yürütme, geceleyin yürütme gönderme.
ISTARE: (FAR) Yildiz, necm, sitare.
ISTEM: (TR) Istek, dilek.
ISVE: (AR) Güzellerin gönül alici, gönül aldatici, nazli davranisi.
IYEM: (TR) Güzellik. Iyilik.
IZEL: (TR) Iz + El /El izi anlaminda
IZEM: (AR) Büyüklük, ululuk.
IZGI: (TR) (bkz. Izgü).
IZGÜ: (TR) Iyi güzel, akilli, adaletli.
IZGÜL: (TR) Iyi, güzel gül.
IZRA: (AR) Asiri övme. Altin arama. Korkutma.

JALE: (FAR) Gece meydana gelen ve sabah çiçekler üzerinde görülen su damlacigi, çig, sebnem (bkz. Sebnem).
JENGAR: (TR) Bakir pasi. Çöktasi. Deniz yesili renk.
JEYAN (FAR) Bkz. Jiyan
JIYAN (FAR) Cosmus, kükremis, kizgin.
JÜLIDE: (FAR) Karisik, karmakarisik, daginik. Derinlik.

KADER: (AR) Alin yazisi. Talih, baht. Kötü talih. Güç kuvvet.
KADIFE: (AR) Yüzü ince sik tüylü, parlak ve yumusak kumas.
KADIN: (TR) Yetiskin disi insan. Evlenmis kadin. Evli ve itibarli kadin, hanim.
KADIRE: (AR) Güçlü kuvvetli.
KADRIYE: (AR) Deger, itibar. Onur, seref, haysiyet, meziyet. Rütbe, derece.
KAFIYE: (AR) Siirde, misra sonunda yer alan kelimelerin ses benzerligi, ses uyusmasi, uyak.
KAIDE: (AR) Oturan. Temel, esas. Baskent.
KAIME: (AR) Duran, ayakta duran. Bir seyi yapan icra eden.
KAMELYA: (FR) Büyük beyaz, pembe ya da kirmizi renkte çiçek açan dayanikli yapraklari olan bir bitki.
KAMER: (AR) Ay. Sadik hizmetkâr.
KÂMILE: (AR) Bütün tam noksansiz, eksiksiz. Kemale ermis olgun. Yasini basini almis terbiyeli, görgülü. Alim, bilgin, genis bilgili.
KÂMURÂN: (FAR) (Kâm sürücü, süren) Arzusuna istegine kavusmus mutlu. Arzusuna erisen, bahtiyar, mutlu.
KANIYE: (AR) Kanaat eden, yeter, bulup fazlasini istemeyen. Inanmis kanmis.
KAPSAM: (TR) Muhteviyat, içerik, Ihtiva, ihata, istiab.
KARANFIL: (AR) Bir çesit kokulu çiçek.
KARÇIÇEGI: (TR) Süsengillerden, beyaz pembe çiçekler açan soganli bitki.
KARDELEN: (TR) Çigdem. Nergisgillerden baharda çok erken çiçek açan soganli bir bitki.
KÂRDIDE: (FAR) Is bilir, uyanik, tecrübeli.
KARMEN: (FAR) Parlak kirmizi renk.
KÂSIFE: (AR) Kesfeden, bulan, meydana çikaran.
KATIBE: (AR) Yazici. Bir kurulusta yazi isleriyle görevli kimse, sekreter.
KATIFE: (AR) Kadife. Bir nevi çiçek.
KATRE: (AR) Damla. Damlayan sey.
KAVRAM: (TR) Bir nesnenin zihindeki soyut ve güzel tasarimi . Nesnelerin ya da olaylarin ortak özelliklerini kapsayan ve ortak bir ad altinda toplayan genel tasarim.
KAYRA: (TR) Yüksek büyük tutulan ya da sayilan birinden gelen iyilik lütuf, ihsan atifet, inayet.
KEBIRE: (AR) Büyük, ulu azim. Yasça büyük yasli. Çocukluktan çikmis genç.
KELEBEK: (TR) Vücudu kanatlan ince pullarla ve türlü renklerle örtülü, dört kanatli, çok sayida türü olan böcek. Narin, ince kadin.
KERAMET: (AR) Bagis. Agirlama, ikram. Ermisçe yapilan is, hareket ya da söz.
KERIME: (AR) Kerem sahibi, cömert, verimcil. Ulu, büyük. Lütfü, ihsani bol, ihsan yönünden ulu.
KERIMAN: (AR) Eli açiklar, cömertler.
KEYVAN: (FAR) Satürn yildizi.
KEZBAN: (FAR) Bir yeri yöneten kadin kahya. Ev kadini, evine ve kocasina bagli kadin.
KIVANÇ: (TR) Sevinç, memnuniyet. Övünen, güvenen, iftihar eden.
KIVILCIM (TR) Yanmakta olan bir maddenin siçrayan küçük hareketli parçaciklari. Harekete geçiren etken.
KIYMET: (AR) Deger. Bedel, baha, tutar. Seref, onur, itibar.
KIBAR: (AR) Duygu, davranis ve hareket bakimindan ince, zarif, nazik, çelebi. Büyük cömert, asil, zengin. Sik, seçkin. Büyükler, ulular. Kibirli.
KIBARIYE: (AR) (bkz. Kibar).
KIFAYET: (AR) Yetisme, el verme, kafi gelme. Bir isi yapabilecek yetenekte olma.
KIRAZ: (YUN) Gülgillerden, yapraklanmadan önce çiçek açan, düz kabuklu agaç ve bu agacin yuvarlak sulu ve tek çekirdekli yemisi.
KIYASET: (AR) Uyaniklik, anlayislilik.
KÖSEM: (TR) Sürüler önünde rehber vaziyetinde giden. Cildi temiz, pürüzsüz.
KUMRU: (FAR) Güvercinlerden, uzunca kuyruklu boynunun yanlarinda benekler bulunan ve güvercinlerden daha küçük olan boz renkli kus.
KÜBRA: (AR) Büyük olan.

LAÇIN: (TR) Bir cins sahin. Sarp, yalçin. Siddetli.
LÂHZA: (AR) Bir bakis, bir göz atma. Göz kirpacak kadar zaman an. Bir kez göz kirpma.
LALE: (FAR) Zambakgillerden, uzun yaprakli, güzel ve çesitli renklerde çiçekli soganli bir bitki.
LÂLEFAM: (FR) Lale renginde.
LÂLEGUN: (FAR) Lale renginde.
LÂLEGÜL: (FAR) Türk müziginde bir makam.
LÂLEVES: (FAR) Lale gibi.
LÂLEZAR: (FAR) Lalelik, lale yetisen yer, lale bahçesi.
LALIN: (*) Yakut kirmizisi, Sarap kirmizisi.
LÂMIA: (AR) Parlayan, parildayan parlak.
LÂMIHA: (AR) Parlayan, parildayan, parlak
LAMINUR: (AR) Nur saçarak parlayan.
LÂTIFE: (AR) Yumusak, hos, güzel, sevimli. Güldürecek, tuhaf ve güzel söz ve hikaye saka.
LÂTIME: (AR) Misk, güzel koku.
LÂYIHA: (AR) Düsünülen bir seyin yazi haline getirilmesi. Tasari.
LEBIBE: (AR) Akilli, zeki, fatin.
LEMAN: (AR) Parlama, parilti.
LEMIDE: (AR) Parlak, parildayan.
LERZÂN: (FAR) Titrek, titreyen.
LETAFET: (AR) Latiflik, hosluk. Güzellik. Nezaket. Yumusaklik.
LEYAL: (AR) Geceler.
LEYÂN: (FAR) Parlayan, parlayici, konforlu, lüks hayat.
LEYLÂ: (AR) Çok karanlik gece. Arabi aylarin son gecesi. Leyla ile Mecnun hikayesinin kadin kahramani.
LEYLÂK: (AR) Zeytingillerden hos kokulu salkim seklinde mor ve beyaz renklerde çiçek açan bir bitki ve bitkinin çiçegi.
LÜTFIYE: (AR) Hosluk, güzellik, iyi davranis.

MACIDE: (AR) San ve seref sahibi olan kimse. Iyi ahlakli. Ulu.
MAGFIRET: (AR) Allah’in kullarinin günahlarini bagislamasi, örtmesi.
MAHBUBE: (AR) (Muhabbet olunmus) Sevilmis, sevilen.
MAHFER: (FAR) Ay aydinligi, ay isigi.
MAHINEV: (FAR) Yeni ay, ayça, hilal.
MAHINUR: (FAR) Ayin nuru, isigi. Ay yüzlü güzel.
MAHIRE: (AR) (Maharetli) Hünerli, elinden is gelir, becerikli.
MAHIZAR: (FAR) Inleyen ay.
MAHIZER: (FAR) Sari, altin renginde ay.
MAHMUDE: (AR) Bingör otu, sakmunya.
MAHMURE: (AR) Sarhoslugun verdigi sersemlik. Uyku basmis, agirlasmis, yan baygin göz.
MAHPARE: (FAR) Ay parçasi, çok güzel kadin.
MAHPERI: (FAR.) Ay gibi peri kadar güzel.
MAHPERVER: (FAR) Mehtap.
MAHPEYKER: (FAR) Yüzü ay gibi parlak, güzel, nurlu.
MAHSUNE: (AR) Kusatilmis, sarilmis, çevrilmis.
MAHTER: (FAR) Yeni ay, ayça, hilal.
MAHUR: (FAR) Türk musikisinde rast perdesinde karar kilan bir makam.
MAIDE: (AR) Üzerinde yemek bulunan sofra. Yemek, sölen. Isa ve Havarilerine gökten inen sofra (Maide-i Mesih).
MAILE: (AR) . Bir yana egilmis, egik. Hevesli, istekli, yetenekli. Tarafli, içten istekli. Andirir, benzer. Tutkun.
MAKBULE: (AR) Kabul olunmus, alinmis, alinan. Begenilen, hos karsilanan, geçer.
MAKSUDE: (AR) (Kastolunan) Istenilen sey, istek. Maksat, niyet, murat. Varilmak istenen yer.
MAKSUME: (AR) Ayrilmis, bölünmüs. Kismet.
MAKSURE: (AR) Kasrolunmus, kisaltilmis, kasilmis. Alikonulmus. Bir seye ayrilmis.
MAKULE: (AR) Akla uygun bulunan. Akil ile bilinir, akilla kanitlanan. Oldukça akilli, sözü akla yakin.
MALIKE: (AR) Mal sahibi olan kadin. Peri, su perisi.
MANOLYA: (FR) Manolyagillerden. Beyaz renkli ve güzel kokulu çiçekleri olan, süs bitkisi olarak yetistirilen agaç ve bu agacin çiçegi.
MANSURE: (AR) Yardim olunmus, Allah’in yardimiyla galip, üstün gelmis. Türk müziginde bir düzen. Bir ney çesidi.
MANZURE: (AR) Bakilan, nazar olunan. Gözde olan, begenilen.
MARAL: (TR) Disi geyik, ceylan, karaca.
MARIFET: (AR) Herkesin yapamadigi ustalik, herseyde görülmeyen hususiyet, ustalikla yapilmis olan sey. Bilme, bilis. 3. Hosa gitmeyen hareket. Vasita araci, ikinci el.
MARUFE: (AR) Herkesçe bilinen taninmis belli. Meshur ünlü.
MASUME: (AR) Günahsiz, suçsuz. Küçük çocuk, temiz, saf.
MASUNE: (AR) Korunmus, korunan.
MATLUBE: (AR) Istenilen, aranilan, talep edilen sey.
MATUKE: (AR) Azat olunmus, özgürlügü bagislanmis.
MEBSURE: (AR) Yüzü beyaz, gösterisli güzel kadin.
MECDIDE: (AR) Rizki bol, nasibi açik, bahtiyar.
MECIDE: (AR) Büyük ulu. San ve seref sahibi.
MEDIHA: (AR) Methetmeye, övmeye sebeb olan sey, övme mevzuu.
MEDINE: (AR) Arabistan’da bir sehir. Hz. Peygamberin kabrinin bulundugu sehir.
MEFHARET: (AR) Iftihar duyma, övünme.
MEFKURE: (AR) Ülkü, ideal.
MEFRUZA: (AR) Farz olunmus, varsayilmis.
MEFTUNE: (AR) Büyülenmis. Gönül vermis, tutkun vurgun. Hayran olmus, sasmis.
MEHDIYE: (AR) Kendisine rehberlik edilen.
MEHIR: (FAR) Ay.
MEHLIKA: (FAR) Ay yüzlü güzel.
MEHPARE: (FAR) Ay parçasi, çok güzel.
MEHTAP: (FAR) Ay aydinligi, ay isigi. Dolunay. Alay, eglence, zevklenme.
MEHVES: (FAR) Ay gibi, ay yüzlü, güzel.
MELÂ: (AR) Doluluk. Topluluk. Ova.
MELAHAT: (AR) Güzellik, yüz güzelligi.
MELDÂ: (AR) RGenç, körpe ve nazik.
MELEK: (AR) Allah’in nurdan yarattigi varliklar. Halim, selim güzel huylu kimse.
MELEKNAZ: (AR-FAR) (bkz. Melek).
MELEKNUR: (AR) (bkz. Melek).
MELEKPER: (AR-FAR) Melek kanatli.
MELEKRU: (AR-FAR) Melek yüzlü.
MELEKSIMA: (AR-FAR) Melek yüzlü.
MELIHA: (AR) Melahat sahibi, güzel, sirin, sevimli.
MELIKE: (AR) Kadin hükümdar. Hükümdar karisi.
MELIS: (YUN) Bal, tatli sey. Sevgi, can. Bal arisi. Çayir, çayirlik. Ogulotu.
MELODI: (YUN) Nagme, ahenk, ezgi.
MELTEM: (TR) Yazin düzenli olarak karadan denize dogru esen rüzgar.
MEMDUDE: (AR) Uzatilan.
MEMDUHA: (AR) Övülmüs, övülecek.
MEMNUNE: (AR) Minnet altinda bulunan. Sevinmis, sevinçli. Razi hosnut.
MENEKSE: (FAR) Meneksegillerden birçok çesitleri bulunan koyu mor çiçek açan süs bitkisi. Koyu mor renk.
MENSURE: (AR) Saçilmis, dagilmis. Ölçüsüz, uyaksiz, manzum olmayan söz.
MENSURE: (AR) (Nesrolunmus) Dagitilmis, yayilmis.
MENZURE: (AR) Adanmis, vadedilmis. Adak olarak belirtilmis.
MERAL: (TR) Disi geyik, ceylan, karaca.
MERAM: (AR) Arzu istek. Içten tasarlanan niyet.
MERCAN: (AR) Selenterelerin mercanlar sinifindan olup kayalik yerlerde koloni meydana getirerek yasayan, iskeleti kalkerli kirmizi renkli deniz hayvani.
MERSA: (AR) Liman.
MERVE: (AR) Mekke’de bir dagin adi.
MERYEM: (IBR) Abid. Ibadete düskün insan. Hz. Isa’nin annesi.
MERZUKA: (AR) Riziklandirilmis, rizik verilmis.
MESERRET: (AR) Sevinçler. Senlik, sevinç.
MESRURE: (AR) Sevinçli, memnun, sevinmis meramina ermis.
MESUDE: (AR) Saadetli, bahtli, bahtiyar, kutlu.
MESHURE: (AR) Ünlü, argin, taninmis.
MESKURE: (AR) Begenilmis, övülmüs. Tesekkür edilmeye deger olan.
METHIYE: (AR) Birini övmek maksadiyla yazilmis eser, kaide.
MEVA: (AR) Siginilacak yer, yurt, mesken.
MEVEDDET: (AR) Sevgi, muhabbet. Dostluk.
MEVHIBE: (AR) Vergi, ihsan, bagis.
MEVLUDE: (AR) Yeni dogmus çocuk.
MEVSIM: (AR) Yilin dört bö­lümünden biri. Daglamak suretiyle damga vurmak.
MIHRACE: (Sanskritçe) Hindistan’da kral ve prenseslere verilen unvan.
MIHRAN: (AR) Nehir. Pakistan’dan geçen Indus nehrine verilen isim.
MIHRI: (FAR) Günes. Sevgi. Eylül ayi.
MIHRIBAN: (FAR) Sefkatli, merhametli, muhabbetli, güleryüzlü, yumusak huylu. MIHRICAN: (FAR) Sonbahar.
MIHRIMAH: (AR) Günes ile ay.
MIHRINAZ: (FAR) Naz günesi. Çok nazli.
MIHRINISA: (FAR) Kadinligin günesi, erdemli, nitelikli kadin.
MIHRINUR: (FAR) Isik saçan, aydinlatan günes.
MIHRISAH: (FAR) Sahlarin günesi.
MIHRIYE: (FAR) Günese ait, günesle ilgili.
MIMOZA: (Latince) Baklagillerden ince ve san yaprakli çiçek açan bir cins süs bitkisi, küstümotu.
MINA: (AR) Camin ana maddesi. Liman, iskele. Gökyüzü.
MINE: (FAR) Maden ve çini üzerine vurulan cami andirir cila. Dislerin üzerindeki ince ve parlak tabaka. Ince ve parlak nakis.
MIRAT: (AR) Ayna.
MIRAY: (FAR) Ayin ilk günleri.
MIRCAN: (FAR) Canin içi.
MIRHAN: (FAR) (bkz. Mircan).
MIRNUR: (FAR) (bkz. Mircan).
MISRA: (AR) Siirin bir satiri.
MUALLA: (AR) Yüce, yüksek, (bkz. Bülent). Makami, rütbesi yüksek. Bir yazi stili.
MUAZZEZ: (AR) (Ta’ziz edilmis) Izzetlendirilmis. Izzet ve seref sahibi. Ikram ve izaz olunan, agirlanan, hürmetle, saygi ile kabul olunan. Kiymetli, degerli, aziz.
MUCIBE: (AR) Icabet eden, uyan. Icap eden, gereken. Sebeb olan, vesile teskil eden.
MUCIDE: (AR) Yaratici. Bir bulus ortaya çikaran kimse.
MUCIZE: (AR) Hayran birakan, olaganüstü olay. Insan aklinin alamayacagi.
MUHABBET: (AR) Sevme, sevgi. Dostluk. Dostça konusma.
MUHIBE: (AR) Seven, sevgi besleyen, dost.
MUHLISE: (AR) Halis, katiksiz. Dostlugu, samimiligi ve her hali içten gönülden olan.
MUHSINE: (AR) Ihsan eden, iyilikte, bagista bulunan.
MUHTESEM: (AR) Ihtisamli, tantanali, debdebeli, görkemli.
MUINE: (AR) Yardimci. Çirak.
MUKADDER: (AR) Takdir olunmus, kiymeti biçilmis, kadri degeri bilinmis, begenilmis. Yazili, yazilip belirlenmis ilahi taktir. Yazili olmayip sözün gelisinden anlasilan.
MUKADDES: (AR) Takdis edilmis, mübarek kutsal temiz.
MUKBILE: (AR) Ikballi, kutlu, mutlu, bahtiyar, mesut.
MUKIME: (AR) Ikamet eden, oturan.
MUNISE: (AR) Alisilan, yadirganmaz, alisilmis. Cana yakin sevimli. Insandan kaçmayan.
MURADIYE: (AR) Arzu, istek, dilek. Maksat meram.
MUTEBER: (AR) Itibarli, hatiri sayilir, saygin. Inanilir, güvenilir. Yürürlükte olan geçer.
MUTENA: (AR) Özenle dikkatle seçilmis. Önemli, seçkin. Az bulunur.
MÜMINE: (AR) Iman etmis, Islam dinine inanmis, müslüman.
MÜBAHAT: (AR) Övünme, iftihar etme.
MÜBECCEL: (AR) Yücelmis, saygi gösterilmis yüce, ulu.
MÜBERRA: (AR) Temize çikmis aklanmis, müstesna, azade, arinmis.
MÜCEDDET: (AR) Yeni, henüz kullanilmamis.
MÜCELLA: (AR) Parlatilmis, parlak, cilali.
MÜCEVHER: (AR) Degerli süs esyasi. Arap alfabesinde noktali olan harf.
MÜESSER: (AR) Kendisine bir sey tesir etmis olan.
MÜFIDE: (Ar.) Ifade eden, anlatan, manali. Faydali.
MÜGE: (FR) Inci çiçegi.
MÜHIBE: (Ar.) Heybetli, korkunç, korkutan. Tehlikeli ve saygi uyandiran.
MÜHRE: (FAR) Bir çesit yuvarlak sey. Cam boncuk.
MÜJDE: (FAR) Mustu, sevinç haberi, büsra. Hayirli, sevinçli bir haber getirene verilen bahsis.
MÜJGÂN: (FAR) Kirpikler, kirpik.
MÜKÂFAT: (AR) Ödül. Degerlendirici, sevindirici davranis.
MÜKRIME: (AR) Ikramci, ikram eden, agirlayan agirlayici, misafirperver.
MÜNEVVER: (AR)(Tenvir edilmis) Nurlandirilmis, aydinlatilmis, isikli. Aydin.
MÜNIBE: (AR) Inabe eden, asiligi, azginligi birakarak Allah’a yönelen. Güzel yagan, faydali yagmur. Taze ve verimli bahar.
MÜNIFE: (AR) Yüksek, ulu, büyük, ali, bülend. Yüksek, büyük hükümler.
MÜNIRE: (AR) Nurlandiran, isik veren, parlak.
MÜREVVA: (AR) Akli, fikri, düsünüsü görünüsü saglam.
MÜRSIDE: (AR) Irsad eden, dogru yolu gösteren kilavuz.
MÜRÜVVET: (AR) Insaniyet, mertlik, yigitlik. Cömertlik, iyilikseverlik.
MÜSEVVER: (AR) Çevresine sur, duvar çevrilmis korunmus.
MÜSLIME: (AR) Islam dininde olan.
MÜSERREF: (AR) Sereflendirilmis kendisine seref verilmis, serefli.
MÜVEDDET: (AR) Sevgi, muhabbet, dostluk.
MÜVELLÂ: (AR) Bir davanin veya anlasmazligin çözümü, bir isin arastirilmasi konusuna görevlendirilmis kisi.
MÜYESSER. (AR) Kolayi bulunup yapilan, kolay gelen, kolaylikla olan.
MÜZEHHER: (AR) Çiçekli, çiçeklenmis, çiçek açmis.
MÜZEYYEN: (AR) (Zinetlendirilmis) Süslenmis, süslü.

NABIA: (AR) Yerden çikip fiskiran, kaynayan, akan.
NABIYE: (AR) Ulu, serefli kimse. Sonradan sair olan kimse. Haberci, haber veren.
NACIYE: (AR) (Necat bulan) Kurtulan, selamete kavusan. Cehennemden kurtulmus, cennetlik.
NADAN: (FAR) Kaba, dobra.
NADIDE: (FAR) Görülmemis görülmedik. Pek seyrek bulunan, çok degerli.
NADIME: (AR) Pismanlik duyan, pisman. Tövbe eden.
NÂDIRE: (AR) Seyrek, az, ender bulunur.
NADIYE: (AR) (Nida eden) Haykiran, çagiran. Toplanti, meclis.
NAFIA (Ar.) Bayindirlik, bir yeri güzellestirmek için yapilan çalismalarin tümü.
NAFIA (Ar.) Yararli, faydali.
NAFILE: (AR) Mal, ganimet, ihsan bagis.
NAFIZE: (AR) Delen, delip geçen. Içeriye giren, isleyen. Tesir eden, sözü geçen. NAGEHAN: (FAR) Ansizin, birdenbire.
NAGME: (AR) Ahenk güzel ses.
NAHIDE: (FAR) Venüs (zühre) gezegeni. (Arapça’da) Yeni yetisen kiz.
NAHIRE: (AR) Ayin ilk günü ya da son gecesi.
NAIBE: (AR) Vekil, birinin yerine geçen.
NAILE: (AR) Muradina eren, ermis, ele geçiren.
NAIME: (AR) Güzel zarif kadin. Nazli büyütülmüs kadin.
NAIRE: (AR) Ates, alev, sicaklik.
NAKIBE: (AR) Insan ruhu. Akil.
NAKSIDIL: (AR) Gönül resmi, gönül süsü.
NALAN: (FAR) Inleyen, inleyici, aglayan, feryad eden.
NALE: (FAR) Inleme, inilti.
NALEZEN: (FAR) Inleyen, inildeyen.
NAME: (FAR) Sevgiliye ve aska ait yazilmis mektup. Mektup. Kitap, dergi.
NAMIYE: (AR) Olma, yerden bitme kuvvetli, gelisme yetisme.
NARDAN: (FAR) Nar taneleri. Gözyasi damlalari.
NARDANE: (FAR) Nar tanesi.
NARDIN: (FAR) Bir çesit sümbül.
NARGÜL: (FAR) Ates renginde, kirmizi gül.
NARIN: (FAR) Ince, zarif yapili, nazik. Zayif çelimsiz.
NARIYE: (AR) Atesle ilgili, cin peri.
NASIHA: (AR) Nasihat eden, ögüt veren.
NASIBE: (AR) Dikili tas. Yollara nisan için dikilen tas.
NASIDE: (AR) Siir okuyan, siir söyleyen, siir yazan.
NAZ: (FAR) Kendini begendirmek için takinilan yapmacik cilve, isve. Bir seyi begenmiyormus gibi gözükme. Simariklik.
NAZAN: (FAR) Nazli.
NAZENDE: (FAR) Naz edici, nazli, hos edali.
NAZENIN: (FAR) Cilveli, oynak. Çok nazli yetistirilmis, simarik. Narin ince yapili.
NAZIDIL: (FAR) Gönül nazi, gönül cilvesi.
NAZIME: (AR) Tanzim eden, düzenleyen. Sira sira, dizi dizi olan sey.
NAZIFE: (AR) Temiz, pak, nazik, zarif ve sik giyimli.
NAZIK: (FAR) Ince, narin. Terbiyeli, saygili. Güzel zarif.
NAZILE: (AR) Yukardan asagiya inen. Bir yere konan, bir yerde konaklayan.
NAZIRE: (AR) Örnek karsilik. Manzum eserde ayri vezin ve kafiyede benzer olma hali.
NAZLAN: (TR) Kendini begendir, nazli ol.
NAZLI: (TR) Naz yapan, kendini agira satan. Deger verilen sevgili.
NAZLIGÜL: (TR) Nazli-Gül
NAZLIHAN: (TR) Nazli- Han
NAZMIYE: (AR) Dizme, tertib etme, siraya koyma. Sira, tertip. Vezinli, kafiyeli söz.
NEBA: (AR) Haber.
NEBAHAT: (AR) San, seref, onur. San, seref sahibi.
NEBALET: (AR) . Zekilik. Büyüklük, ululuk. Cömertlik.
NEBIHE: (AR) Namli, serefli.
NEBILE: (AR) Yüksek meziyet ve onur sahibi. Akilli, anlayisli. Bilgili, faziletli.
NECEF: (AR) Yüksek, sirt tepe, tümsek.
NECIBE: (AR) Soyu sopu temiz pak olan kimse. Asilzade, kiymetli, üstün. Güzel ahlak sahibi.
NECILE: (AR) Soylu, soyu sopu temiz, kisizade. Asil.
NECLA: (AR) Çocuk, evlat. Kusak, soy, nesil.
NECMIYE: (AR) Yildizla ilgili.
NECVE: (AR) Tümsek ve yüksek yer.
NEDA: (AR) Çig, nem rutubet, (bkz. Sebnem).
NEDIME: (AR) Zengin veya itibarli bir kadinin arkadasi. Saray hayatinda Sultan hanimlarinin yardimcilari.
NEDRET: (AR) Azlik, seyreklik, az bulunurluk.
NEFASET: (AR) Nefislik, nefis olma hali. Kiymetlilik.
NEFIS: (AR) Çok hos, hosa giden, begenilen.
NEFISE: (AR) Pek hos, çok hosa giden, en güzel, çok begenilen.
NERGIS:(FAR) Nergisgillerden çiçekleri ayri veya bir köksap üzerinde semsiye vaziyetinde bulunan ve beyaz san nevilesi de olan bir süs çiçegi.
NERHAN: (FAR-TR) Yigit Han, Yigit Sultan.
NERIM: (FAR) Pehlivan, yigit, bahadir.
NERIMAN: (FAR) Yigit, güçlü kuvvetli.
NERMIN: (FAR) Yumusak.
NESIBE: (AR) Soylu, soyu temiz baba.
NESIL: (AR) Ayni çagda yasayan, hemen hemen ayni yasta olanlarin tümü, kusak.
NESIME: (AR) Hafif rüzgar. Hos, mülayim insan.
NESLI: (AR) Nesle ait, soya ait.
NESLIN: (AR) Senin soyun, senin neslin.
NESLIGÜL: (AR-FAR) Gül soyu, gül gibi güzel soydan gelen.
NESLIHAN: (AR-FAR) Han nesline ait, hanin soyundan.
NESLISAH: (AR-FAR) Sah soyundan gelen.
NESRIN: (FAR) Yaban gülü Agustos gülü.
NESE: (AR) Nese keyif, sevinç. Az sarhosluk, çakirkeyif.
NESECAN: (AR-TR) Canin nesesi, mutlulugu.
NESEGÜL: (AR-FAR) (bkz. Nese).
NESENUR: (AR) Isik saçan nese, sevinç. (bkz. Nese).
NESEVER: (AR-TR) Çok neseli.
NESIDE: (AR) Manzum siir. Atasözü derecesinde kullanilan meshur beyit veya misra. NESVE: (AR) Sevinç.
NEVA: (FAR) Ses, sada, makam, ahenk, name. Refah, zenginlik. Güç, kudret. Dogu müziginde bir makam.
NEVAL: (AR) Talih, kismet. Bahsis, bagis.
NEVBAHAR: (FAR) Ilkbahar. Yeni bahar.
NEVBAHT: (FAR-AR) Yeni sansi açilmis, sansi açik.
NEVBAR: (FAR) Genç kiz. Turfanda çikan meyve ve çiçek.
NEVBARE: (FAR) Turfanda yemis. Taze yesillik.
NEVEDA: (FAR) Yeni tavir, yeni eda. “Nev” ve “eda” kelimelerinden birlesik isim. NEVESER: (FAR) Türk müziginde birlesik bir makam.
NEVGÜL: (FAR) Yeni açilmis gül.
NEVHAYAT: (FAR-AR) Yeni hayat, yeni yasam.
NEVIDE: (AR) Iyi, sevinçli haber.
NEVIN: (FAR) Yepyeni, yeni sey, yeni olan.
NEVINUR: (FAR) Renk isik.
NEVIR: (AR) Parlaklik. Agaç çiçegi.
NEVNIHAL: (FAR) Taze fidan, agacin taze sürgünü.
NEVRA: (AR) Isikli olma, parlaklik. Çiçek, özellikle beyaz çiçek.
NEVRED: (FAR) Gezen, dolasan, yol alan.
NEVRES: (FAR) Yeni yetisen, yeni biten.
NEVRESTE: (FAR) (bkz. Nevres).
NEVRIYE: (AR) Isikla, parlaklikla, aydinlikla ilgili.
NEVSALE: (FAR) Genç, taze, küçük.
NEVZENIN: (FAR) Yeni tarz yeni yöntem.
NEYYIRE: (AR) Nurlu, parlak. Isikli cisim. Günes.
NEZAFET: (AR) Temizlik, paklik.
NEZAHAT: (AR) Temizlik, paklik. Incelik, rikkat.
NEZAKET: (FAR) Naziklik. Zariflik, incelik. Terbiye. Ehemmiyet.
NEZIHE: (AR) Temiz, pak.
NEZIRE: (AR) Birini dogru yola yöneltmek için Allah’in azabiyla gözdagi vererek korkutmak. Adak, dilek, tahsis. Kendisini Allah yoluna adayan kisi.
NIDA: (AR) Çagirma, bagirma, seslenme. Ses verme.
NIGAH: (FAR) Bakis, bakma. Göz.
NIGAR: (FAR) Resim. Resmedilmis, resmi yapilmis. Put. Sevgili.Türk musikisinde bir makam.
NIHAL: (FAR) Sevgili. Taze, düzgün fidan, sürgün.
NIHAN: (FAR) Gizli, sakli. Bulunmayan, görünmeyen.
NIHAYET: (AR) Son. Sonunda.
NIL: (AR) Çivit otu. Misir’dan geçen Akdeniz’e dökülen meshur nehir.
NILAY: (AR) Iki nil. Seyhan ve Ceyhan nehirleri. Firat ve Dicle nehirleri.
NILGÜN: (FAR) Çividî, çivit renginde, lacivert.
NILHAN: (AR) Nil havzasi hanlarindan.
NILSU: (TR) (bkz. Nil).
NILÜFER: (FAR) Çiçek adi.
NIMET: (AR) Iyilik, lütuf, ihsan, bahsis. Azik, yiyecege, içecege dair seyler. Saadet, mutluluk.
NIMRE: (AR) Disi kaplan.
NISA: (AR) Kadinlar.
NISAN: (SÜRYANICE) Bolluk, bereket, cömertlik. Ilkbaharin 4. ayi. Sur.
NUR: (AR) Aydinlik, parilti, parlaklik, niran.
NURAL: (AR-TR) Nur, isik al, isikli ol.
NURALEM: (AR) Evrenin nuru, alemi aydinlatan.
NURAN: (FAR) Isikli. Nurlu, nura ait.
NURAY: (AR-TR) Isik saçan ay. Ayin en çok isik saçtigi dönem.
NURBANU: (AR-FAR) Nur yüzlü hanim, gelin, prenses. Nur ve banu’dan birlesik isim.
NURBAY: (AR-TR) Nurlu, aydinlik kimse.
NURCAN: (AR-TR) Canli, neseli, hayat dolu.
NURCIHAN: (AR-FAR) Cihan’in nuru, isigi. Dünyaya isik saçan.
NURÇIN: (AR-FAR) Nur toplayan, isik derleyen,
NURDAN: (AR-TR) Nur’a ait, nurdan yapilmis.
NURDANAY: (AR-TR) (bkz. Nurdan).
NURDIL: (AR-FAR) Nurlu, isikli gönül.
NURDOGAN: (AR-TR) Nurlu insan.
NUREFSAN: (AR-FAR) Aydinlik veren, ortaligi isik içinde birakan.Nur ve efsan kelimelerinden birlesik isim.
NUREL: (AR-TR) Nurlu el.
NURFER: (AR-FAR) Isik ve aydinlik.
NURFIDAN: (AR-FAR) Taze ve piril piril genç, zarif hanim.
NURGÖK: (AR-TR) Nurlu, aydinlik gökyüzü.
NURGÜL: (FAR) Gülün en parlak olani.
NURGÜN: (AR-TR) Nurlu gün, isikli gün. Günün ve bütün hayatin nurlu parlak olmasi.
NURHAN: (AR-TR) Nur’un yöneticisi, hakimi.
NURHILAL: (AR) (bkz. Nuray).
NURIYE: (AR) Nura ait, nurla ilgili.
NURINISA: (AR) Nurlu kadin.
NURISIK: (AR-TR) Bol isik, aydinlik.
NURMAH: (FAR) Isikli ay, ay gibi güzel ve nurlu.
NURMELEK: (AR) (bkz. Melek).
NURNIGAR: (AR-FAR) Isikli, aydinlik, sevgili.
NURPERI: (AR-FAR) Isikli, peri kadar güzel.
NURSABAH: (AR) Aydinlik sabah.
NURSAÇ: (AR-TR) Isik saç, aydinlat.
NURSELI: (AR-TR) (bkz. Nursel).
NURSEMA: (AR) Isikli, aydinlik gökyüzü.
NURSEN: (AR-TR) Nurlu, isikli, kisi, insan.
NURSENIN: (AR-TR) (bkz. Nursen).
NURSER: (AR-FAR) Nurlu, aydinlik, münevver kafali insan.
NURSEREN: (AR) (bkz. Nurser).
NURSEV: (AR-TR) Isigi sev.
NURSEVIL: (AR-TR) (bkz. Nursev).
NURSIM: (FAR) Aydinlik ve gümüs gibi parlak.
NURSIMA: (FAR) Isikli, aydinlik yüz.
NURSINE: (FAR) Isikli, aydinlik yürek.
NURSU: (AR-TR) Nurlu su.
NURSUN: (AR-TR) (bkz. Nurser).
NURSAH: (FAR) Parlak hükümdar.
NURSEN: (FAR) Çok çok isikli, neseli insan.
NURTANE: (AR-TR) Nurlu, biricik insan.
NURTEK: (AR-TR) (bkz. Nurtane).
NURTEN: (AR-TR) Beyaz, parlak, ten.
NURVEREN: (AR-TR) (bkz. Nursun).
NURZER: (AR) Altin gibi parlak isik, altin isik.
NUSRET: (AR) Yardim. Allah’in yardimi. Zafer, muzafferiyet. Basan, üstünlük.
NÜKHET: (AR) Nükteler, herkesin anlayamayacagi ince, zarif, manali sözler. Koku.
NÜVE: (AR) Çekirdek.
NÜVIDE: (FAR) Müjde, mustu. Hayirli haber.
NÜZHET: (AR) Nese, eglence, eglence yerlerini seyredip gezme. Sevinç, ferahlik.

OKSAN: (TR) Daima övülen, begenilen insan ol.
OLCA: (TR) Savasta düsmandan ele geçirilen mal, ganimet.
OLCAY: (TR) Baht, talih, ikbal.
OLGUN: (TR) Bilgi, görgü ve hosgörüsü gelismis kimse.
OLGUNAY: (TR) Olgunay, dolunay.
OMAÇ: (TR) Hedef, gaye, amaç.
ONAY: (TR) Uygun bulma, onaylama. Uygun yerinde.
ONGU: (TR) Gönül rahatligi, mutluluk, saglik. Bayindirlik, gelismislik.
ONGUN: (TR) Eksiksiz, tam. Verimli, bol, Bayindir. Kutlu, ugurlu, begenilen. Kurtulmus, onmus. Gelismis, gürbüz.
ONUL: (TR) Iyiles, iyi ol, saglikli ol.
ORAY: (TR) Ates gibi kizil renkte ay. Sehirli, sehirde yasayan.
ORGÜL: (TR) Ates gibi kirmizi renkte gül.
ORKIDE: (FR) Çiçeklerinin güzelligi nedeniyle seralarda yetistirilen degerli bir süs bitkisi.
OSKAY: (TR) Neseli, mutlu.
OTAC: (TR) Hekim, doktor.
OTAY: (TR) Ates renginde ay.
OYA: (TR) Genellikle ipek ibrisim kullanilarak igne, mekik, tig ya da firkete ile yapilan ince dantel. Ince, güzel, nazik.
OYLUM: (TR) Vadi, koyak. Çukur, oyuk. Bir cismin uzayda kapladigi bosluk.
ÖDÜL: (TR) Bir basari ya da iyilik karsisinda verilen armagan. Yarisma veya müsabakalarda bir tarafin, kazanana verdigi hediye, mükafat.
ÖGE: (TR) Çok akilli. Yasli kimse. Bir ulusun büyügü, ileri geleni. Hekim. Ün, söhret.
ÖGÜT: (TR) Bir kimseye yapmasi ya da yapmamasi gereken seyler için söylenen söz.
ÖMÜR: (AR) Hayat müddeti, yasama süresi. Hayat, dirilik.
ÖMÜRCAN: (AR-TR) Ömür Can.
ÖNAY: (TR) Ayin ilk günlerindeki hali, hilal.
ÖNAYDIN: (TR) Ön aydin.
ÖNCEL: (TR) Birine göre kendinden önce yerini tutmus olan kimse. Bizden önce yasamis olanlar.
ÖNEL: (TR) Bir isin tamamlanmasi için verilen süre, vade, mühlet.
ÖNEN: (TR) Hak, adalet.
ÖNGEN: (TR) Basari, zafer.
ÖNGÜL: (TR) Direnen, inatçi kimse. Ön ayak olan, tesvik eden. Kilavuz.
ÖNNUR: (TR) Ön nur.
ÖNÜR: (TR) Kendinden önceki, eski. Öne geçen, ileriye giden.
ÖYKÜ: (TR) Hikaye, masal.
ÖZAN: (TR) Öz an.
ÖZAY: (TR) Özü ay gibi temiz, parlak, aydinlik kimse.
ÖZBASAK: (TR) Öz basak.
ÖZBEN: (TR) Soyluluk ve asalette öz, temel.
ÖZBIL: (TR) Soyunu özünü bilen
ÖZDEN: (TR) Soyca temiz, köleligi olmayan, özgür.
ÖZDES: (TR) Her türlü nitelik bakimindan esit olan, benzer olan.
ÖZEK: (TR) Güç. Çaliskan. Küçük dere. Agacin, bitkinin özü, içi. Bitki filizi.
ÖZEN: (TR) Bir isin elden geldigince iyi olmasi için gösterilen çaba.Içerlek, tam orta, en içeride olan.
ÖZENAY: (TR) Özen ay.
ÖZENGÜL: (TR) Özen gül.
ÖZENIR: (TR) Çaba gösteren, en iyisini yapmaya çalisan.
ÖZER: (TR) Yigit, dogru kimse.
ÖZGE: (TR) Baska, gayri, diger. Yabanci, agyar. Iyi, güzel. Iki dag arasindaki dereciklerin birlestigi yer, derenin baslangici. Cana yakin, sicakkanli. Yürekli, gözü pek.
ÖZGEN: (TR) Özü genis, rahat, sakin kimse.
ÖZGENAY: (TR) (bkz. Özgen).
ÖZGÜ: (TR) Kutsal. Özellikle birine ya da bir seye ait olan.
ÖZGÜL: (TR) Özü gül gibi olan. Özellikle bir türe ait olan.
ÖZGÜLAY: (TR) Öz gül ay.
ÖZGÜN: (TR) Nitelikleri bakimindan benzerlerinden ayri ve üstün olan. Yalniz kendine özgü bir nitelik tasiyan.
ÖZGÜNEL: (TR) Üstün, kerem sahibi cömert el.
ÖZGÜNES: (TR) Günes gibi parlak ve kapsamli.
ÖZGÜR: (TR) Kendi kendine hareket etme, davranma karar verme gücü olan. Tutuklu olmayan, hür. Baskasinin kölesi olmayan. Bagimsiz.
ÖZLEM: (TR) Yeniden görme, tekrar kavusma arzusu, hasret. Bir seye karsi duyulan istek, egim.
ÖZLEN: (TR) Su kaynagi. Küçük dere. Agaç kökü. Özlenecek kadar sevilen bir kisi ol.
ÖZNUR: (TR) Özü isikli, aydinlik kimse.
ÖZÜM: (TR) Kardes gibi tutulup sevilen.
ÖZÜN: (TR) Hakkiyla kazanilmis ün. Siir.

PAKIZE: (FAR) Temiz, saf, halis, lekesiz.
PAPATYA: (TR) Ilkbaharda çiçek açan, taç yaprakli, beyaz, ortasi sari bir kir çiçegi.
PARLA: (TR) Isik saç, isilda. Ün kazan, tanin. Parlamak fiilinin emir kipi.
PARLAK: (TR) Parlayan, isildayan. Temiz. Çok basarili.
PARLANUR: (TR) Nur gibi parla. Parla nur.
PARLAR: (TR) Isik saçar, isildar, aydinlik verir.
PEKAY: (TR) Pek ay.
PEKKAN: (TR) Saglam temiz kandan gelen. Soylu.
PELIN: (TR) Birlesikgillerden, keskin ve güzel kokulu, bir çesit bitki.
PELINSU: (TR) (bkz. Pelin)
PELIT: (TR) Çinar, mese vb. agaçlarin meyvesi.
PEMBE: (TR) Beyaz ve kirmizinin karismasindan olusan açik renk.
PEMBEGÜL: (TR) Pembe gül.
PERÇEM: (FAR) Kâkül. Yele. Mizrak, bayrak gibi seylerin baslarina konan püskül.
PEREN: (FAR) Ülker yildizi, pervin, Süreyya.
PERI: (FAR) Disi cin (güzel ve iyilik severlik sembolü olarak kabul edilirler). Güzel kadin veya kiz.
PERICAN: (FAR) (bkz. Peri).
PERIDE: (FAR) Uçmus, soluk, solmus.
PERIHAN: (FAR) Peri padisahi. Büyücü.
PERIRU: (FAR) Peri yüzlü, çok güzel.
PERIVES: (FAR) Peri gibi, çok güzel.
PERIZAT: (FAR) Peri çocugu. Güzel, çok güzel.
PERIZE: (FAR) Kirmizi altin. Ateste pisirilen ekmek.
PERMUN: (FAR) Bezek, süs.
PERRAN: (FAR) Uçan, uçucu.
PERRIN: (FAR) Nezaket, nazlilik.
PERVIN: (FAR) Ülker yildizi, süreyya.
PETEK: (TR) Kovanda arilarin içine bal yaptiklari göz, mum tekerlegi. Kovan.
PEYDA: (FAR) Meydanda açikta. Hazir, mevcut.
PEYKE: (FAR) Kuru kanepe, tahta sedir.
PEYKER: (FAR) Yüz, surat.
PEYMA: (FAR) Ölçen, ölçücü.
PEYMANE: (FAR) Büyük kadeh, sarap bardagi.
PINAR: (TR) Yerden kaynayip çikan su, kaynak, çesme. Bir suyun çiktigi yer, su basi. Kaynak suyunun devamli aktigi yer.
PIRILTI: (TR) Parildayan seyin çikardigi isik. Anlik isik geçisi.
PIRLANTA: (ITA) Degerli bir tür elmas.
PIRNAL: (TR) Mese agaci çalisi.
PITIRCA: (TR) Koyu pembe renkli bir bahar çiçegi.
PINHAN: (FAR) Gizli.
PIRAYE: (FAR) Süs, zinet.
PIRUZE: (FAR) Mavi renkli ve degerli bir süs tasi.
PIYALE: (FAR) Kadeh, sarap bardagi.
PLATIN: (LAT) Beyaz ve çok degerli bir maden.
PÜRÇEK: (TR) Sakaklardan sarkan saç, zülüf. Agaç ve bitkilerin saçak gibi ince kökleri. Oya, püskül, saçak.
PÜRÇIN: (FAR) Çok düsünceli, öfkeli. Kirisik.
PÜREN: (TR) Kimi agaçlarda yapraklardan ayri olarak süren ince yaprak. Çalilik ve sik otlu yerler.
PÜRFER: (FAR) Çok parlak, aydinlik.

RABIA: (AR) Dördüncü. Saatteki salisenin 60′ta biri.
RACIFE: (AR) Sur’un kiyamette bütün canlilari öldürecek olan ilk üflenisi.
RACIYE: (AR) Rica eden, yalvaran. Umutlu.
RADIFE: (AR) Kiyamette üfürülecek surun ikincisi
RADIYE: (AR) Riza gösteren, kabul eden, boyun egen.
RAFIA: (AR) Her çesit ayaklik ve destek.
RAGBET: (AR) Istek, arzu. Istekle karsilama.
RAHILE: (AR) Rahat, sakin.
RAHIME: (AR) Hafif sesli, latif konusan kadin.
RAHIYE: (AR) Bal arisi.
RAHMIYE (AR) Acimayla ilgili.
RAHSAN: (FAR) Pariltili. Isilti.
RAHSENDE: (FAR) Parildayan, parildayici.
RAIDE: (AR) Gürleyen bulut.
RAIFE: (AR) Acimasi olan, merhametli.
RAIKA: (AR) Sade, saf, katisiksiz.
RAKIDE: (AR) Durgun, sessiz, hareketsiz.
RAMIYE: (AR) Atan, atici.
RAMIZE: (AR) Akilli, zeki. Isaretlerle simgelerle gösteren.
RANA: (AR) Güzel, hos latif, parlak. Çok iyi, çok ala.
RASAFET: (AR) Saglamlik, dayaniklilik.
RASANET: (AR) Saglamlik, dayaniklilik, melanet.
RASIA: (AR) Kabara. Kabara gibi yer yer konulan süs.
RASIFE: (AR) Rihtim, su içine yapilan set.
RASIHA: (AR) Saglam, temeli güçlü, dayanikli. Bir bilimde, özellikle din alaninda çok derinlesmis olan.
RASIME: (AR) Adet, töre. Merasim, tören. Formalite.
RASIYE: (AR) Büyük dag.
RASAN: (AR) Titreme, titreyis.
RASIDE / RASITE: (AR) Olgun, ergin, akilli. Dogru yolda olan.
RAVZA: (AR) Çimeni, agaci bol olan yer, bahçe.
RAYIHA: (AR) Güzel koku.
RAZIYE: (AR) Kabul eden, riza gösteren, boyun egen.
REBIA: (AR) Bahar, ilkyaz.
REBIYE: (AR) Kis sonlarinda yapilan ekim. Eskiden ozanlarin bahara girerken büyüklere sunduklari kaside.
REFAHET: (AR) Bolluk, gürlük.
REFAKAT: (AR) Arkadaslik, yoldaslik. Eslik etmek.
REFHAN: (AR) Varlik içinde yasayan.
REFIA: (AR) Yüksek, yüce, saygin.
REFIKA: (AR) Es, kan, zevce.
REHASET: (AR) Tazelik, yumusaklik.
REKANET: (AR) Agirbaslilik, gururluluk.
REKINE: (AR) Gururlu, agirbasli. Yüce, yüksek.
REMIDE: (FAR) Ürkmüs, korkmus.
REMZIYE: (AR) Remizle ilgili, remze ait, sembolik, simgesel.
RENGIDIL: (FAR) Türk müziginde bir makam.
RENGIN: (FAR) Renkli, parlak renkli. Güzel, hos. Süslü.
RENGINAR: (TR) Nar renginde olan.
RESA: (FAR) Yetisen, yetistiren, erisen.
RESANE: (FAR) Özlem, hasret.
RESANET: (AR) Saglamlik, metanet.
RESMIGÜL: (FAR) Gül gibi güzel, gül biçiminde.
RESMIYE: (AR) (bkz. Resmi).
RESIDE / RESITE: (AR) Iyi ve dogruyu seçebilen, malini idare gücü olan, ergin, eriskin.
REVNAK: (AR) Parlaklik, güzellik, tazelik, süs.
REVZEN: (AR-FAR) Pencere.
REYAN: (AR) Herseyin evveli, ilk zamani, tazelik zamani.
REYHAN: (AR) Feslegen, güzel kokulu bir süs bitkisi.
REYYA: (AR) Güzel koku, reyhan.
REYYAN: (AR) Suya kanmis, suya doymus.
REZZAN: (AR) Agirbasli, agir, onurlu.
RIFKIYE: (AR) Yumusaklik, mülayimlik, yumusak baslilik, naziklik, tatlilik.
RINDAN: (FAR) Dünya isini bos görenler, alçakgönüllüler, kalenderler.
RUHAN: (FAR) Güzel kokan, güzel kokulu.
RUHINUR: (FAR-AR) Nurlu, aydinlik yüzlü.
RUHISEN: (AR-FAR) Sen, neseli, canli kimse.
RUHIYE: (AR) Ruhsal, ruhla ilgili.
RUHNEVAZ: (FAR) Ruh oksayan. Türk müziginde bir makam.
RUHSADE: (FAR) Yanagini, yüzüne süren, yüzünü sürmüs.
RUHSAL: (TR) Ruhla ilgili olan, ruhi.
RUHSAR: (FAR) Yanak. Yüz, çehre.
RUHSARE: (FAR) (bkz. Ruhsar).
RUHSAT: (AR) Izin, müsaade.
RUHSEN: (AR-FAR) Sen, neseli, canli kimse.
RUHUGÜL: (AR) Güzel, temiz, latif kimse, gül ruhlu.
RUHUNUR: (TR) Nurlu, aydinlik yüzlü.
RUKIYE: (AR) Büyüleyici, sihirleyici, efsun.
RUZAN: (FAR) Günler, gündüzler.
RUZIYE: (FAR) Gündüze ait, gündüzle ilgili.
RÜVEYDA: (AR) Hos, ince, nazik, Rüveyde.
RÜVEYDE: (AR) Hos, ince, nazik, Rüveyda.
RÜVEYHA: (AR) Zariflik, incelik.
RÜVIDE: (AR) Hos, ince, nazik.
RÜYA: (AR) Uyku sirasinda görülen sey, düs. Hayal, umut.

SAADET: (AR) Mutluluk, kutluluk, bahtiyarlik.
SABA: (AR) Gündogusundan esen hafif rüzgar. Türk müziginin eski makamlarindan.
SABAH: (AR) Gündüzün ilk saatleri, günün baslangici.
SABAAHAT: (AR) Güzellik, letafet.
SABAHNUR: (AR) Sabah isigi, aydinligi.
SABIA: (AR) Yedinci.
SABIHA: (AR) Güzel, latif, sirin.
SABIHAT: (AR) Gemiler. Yildizlar.
SABIRE: (AR) Sabreden, tahammül eden, Katlanan sabirli. Acele etmeyen.
SABITE: (AR) Hareket etmeyen yildiz, gezegen olmayan yildiz. Matematik formülünde degeri degismeyen miktar.
SABIYE: (AR) Küçük kiz çocugu, küçük kiz.
SABRIYE: (AR) Sabirla ilgili, sabira iliskin.
SABRINNISA: (AR) Kadinlarin sabirlisi.
SACIDE: (AR) Secde eden, alnini yere koyan.
SADA: (AR) Ses, yanki.
SADBERK: (FAR) Yüz yaprakli, katmerli. Katmerli bir gül türü.
SADEDIL: (AR-FAR) Temiz yürekli. Saf, bön.
SADEGÜL: (AR-FAR) Bir gül kadar sade, temiz ve güzel.
SADIKA: (AR) Dogru gerçek hakiki, yalan olmayan, sahte olmayan. Sadakatli, samimi, bagli.
SADIYE: (AR) Mutlulukla, ugurla ilgili, ugurlu.
SADRIYE: (AR) Gögüsle ilgili, gögse ait. Anneye göre çocuk.
SAFIGÜL: (AR-FAR) Gül gibi, katiksiz, saf, duru, temiz.
SAFIHA: (AR) Yassi düz ve genis yüz, levha. Levha halinde bulunan maden, saç. SAFINAZ: (FAR) Çok nazli, çok naz eden.
SAFINUR: (AR) Çok nurlu, çok aydinlik, temiz kimse.
SAFIRE: (AR) Ince güzel ses. Islik.
SAFIYE: (AR) Katisiksiz, katiksiz, halis, temiz. Saflik, halislik.
SAFIYET: (AR) Saflik, temizlik, masumluk
SAHABET: (AR) Sahip çikma. Koruma, arka olma, yardim etme.
SAHBA: (AR) Al, kizil. Sarap, kirmizi sarap.
SAHIBE: (AR) Sahip. Koruyan, gözeten. Bir is yapmis olan. Herhangi bir niteligi olan.
SAHINE: (AR) Sik. Kati, pek.
SAHIRE: (AR) Geceleri uyumayan, uykusuz. Büyücü, büyüleyici güzel.
SAHRA: (AR) Kir, ova, çöl.
SAIDE: (AR) Mübarek, kutlu, ugurlu. Mübarek, mesut.
SAIKA: (AR) Sevk eden, götüren. Süren sürücü.
SAIME: (AR) Oruç tutan kimse, oruçlu.
SAIRE: (AR) Seyreden, hareket eden, yürüyen.
SAKIBA: (AR) Parlak, isikli. Delen, delik açan.
SAKINE: (AR) Hareketsiz, kimiltisiz, durgun. Sessiz. Heyecani veya kizginligi olmayan.
SALIHA: (AR) Dinin emir ve yasaklarina uyan, iyi ahlak sahibi.
SALISE: (AR) Üçüncü. Saniyenin altmista biri. Binbasilik derecesinde mülki rütbe.
SAMAHAT: (AR) Cömertlik, el açikligi, iyilikseverlik.
SAMIA: (AR) Isitme duygusu, hissi.
SAMIHA: (AR) Cömert, eli açik.
SAMIME: (AR) Bir seyin merkezi, içi, asli kismi.
SAMIRE: (AR) Meyveli, meyva veren.
SAMIYE: (AR) Yüksek, yüce.
SANAT: (AR) Sanat, ustalik, hüner, marifet.
SANAY: (TR) Ay san.
SANEM: (AR) Put. Çok güzel kadin.
SANIA: (AR) Düzme, uydurma is, tuzak, hile.
SANIHA: (AR) Zihin ve düsüncede olusup çikan, fikre dogan.
SANIYE: (AR) Bir dakikanin veya derecenin altmista biri. Ikinci derecede mülki rütbe.
SANNUR: (TR) Nurlu, isikli, güzel.
SARA: (IBR) Prenses. (FAR) Hz. Ibrahim’in hanimi. Halis, katkisiz, temiz.
SARIFE: (AR) Sarfeden, harcayan. Degistiren.
SARIHA: (AR) Açik, meydanda. Belli. Saf, halis.
SARMASIK: (TR) Koyu yesil renkli, degisik biçimli yapraklan olan tirmanici bir bitki.
SARRA: (AR) Sevindirici, sevinçli.
SATI: (TR) Satma, satis. Alisveris. Dügün armagani.
SATIGÜL: (TR) (bkz. Sati).
SAYE: (FAR) Gölge. Sahip çikma, koruma, siyanet. Yardim.
SAYEBAN: (FAR) Sayvan, gölgelik. Büyük çadir. Koruyan.
SAYEDAR: (FAR) Gölgeli, gölgesi olan, gölge eden. Koruyan, sahip çikan.
SAYEZAR: (FAR) Gölgelik.
SAYGI: (TR) Insanlara karsi dikkatli, ölçülü, özenli davranmaya neden olan sevgi duygusu deger yargisi.
SAYGIN: (TR) Saygi gören, sayilan, hatirli.
SAYGUR: (TR) (bkz. Saygin).
SAYGÜL: (TR) (bkz. Saygin). Nadir, essiz gül, sayili gül.
SAYIL: (TR) Saygi gör, sözün dinlensin, degerin artsin. Degerli, saygideger.
SEBA: (AR) Yedi. Islam öncesi Sami ve Arap kavimleri yedi sayisinin kutsal bir nitelik tasidigina inanirlardi, “yedi” sayisi.
SEBAHAT: (AR) (bkz. Sabahat).
SEBLA: (AR) Uzun, kirpikli göz.
SECIYE: (AR) Yaratilis, huy, karakter tabiat. Iyi huy.
SEÇGÜL: (TR) Seçilmis gül.
SEÇIL: (TR) Benzerleri arasindan seçil, begenil, üstün ol, sevgi ve saygi gör.
SEÇKIN: (TR) Seçilmis, ayrilmis benzerlerinden üstün oldugu için ayrilmis, mümtaz, güzide.
SEDA: (AR) Ses. Yanki.
SEDACET: (AR) Sadelik.
SEDEF: (AR) Bazi deniz hayvanlarinin (midye, istiridye gibi) sert, beyaz ve parlak kabugu. Bu kabuktan yapilmis veya süslenmis esya.
SEDEN: (TR) Uyanik, tetikte, gözü açik olan.
SEFINE: (AR) Vapur, gemi. Uzayin güney yarimi.
SEHA: (AR) Sehavet, kerem, cömertlik.
SEHER: (AR) Sabahin gün dogmadan önceki zamani, tan agartisi.
SEHHARE: (AR) Çok güzel, büyüleyici kadin.
SEKINE: (AR) Sakin olma, sükunet. Huzur, gönül rahatligi.
SELCAN: (TR) Coskun, taskin yaratilisli kimse.
SELDA: (TR) Sel, taskin su.
SELDAG: (TR) Daglari asan sel, cosku.
SELDANUR: (TR) Nur seli.
SELEN: (TR) Sel gibi coskun, taskin kimse. Haber, havadis, kulakla duyulan,isitilen
SELILE: (AR) Yeni dogmus ilk kiz çocugu.
SELIME: (AR) Kusuru, noksani olmayan, saglam, dogru. Tehlikesiz, zararsiz, kurtulmus. Temiz, samimi.
SELIN: (TR) Gür akan su. Orta Asya’da yetisen, bodur, sürekli yesil kalan bitki.
SELMA: (AR) Baris içinde bulunma, huzur, erinç. Güzel, hos (kadin).
SELMIN: (AR) Baris yanlisi, baris ve sevgi duygusuyla dolu.
SELNUR: (TR) Nur seli, isik seli.
SELVA: (AR) Bal. Büyük bildircin.
SELVET: (AR) Gönül rahati.
SELVI: (FAR) Koyu yesil yaprakli, ince uzun bir agaç türü.
SEMA: (AR) Isitme, duyma. Musiki dinleme. Gökyüzü. Felek. Mevlevilikte müzik esliginde yapilan dönme hareketi.
SEMAHAT: (AR) Cömertlik, el açikligi, iyilikseverlik.
SEMEN: (FAR) Yasemin.
SEMENBER: (FAR) Gögsü yasemin gibi beyaz olan.
SEMENBU: (FAR) Yasemin kokulu.
SEMENTEN: (FAR) Yasemin renkli.
SEMERAT: (AR) Yemisler, meyveler. Faydalar, verimler.
SEMIHA: (AR) Eli açik, cömert.
SEMINE: (AR) Pahali, kiymetli. Çok degerli.
SEMIRAMIS: (IBR) Dogu mitolojisinde adi geçen, dünyanin 7 harikasindan biri olan Babil’in asma bahçelerini kurduran Asur kraliçesi.
SEMIRE: (AR) Arkadas. Nitelikli. Yamaç, dag silsilesi.
SEMRA (Ar.) Esmer. Yemisli, meyveli agaç.
SEMURE: (AR) Çogalan, zengin olan, meyve veren verimli.
SENA: (AR) Övgü ile ilgili. Simsek pariltisi.
SENABIL: (AR) Basaklar.
SENAHAN: (AR-FAR) Öven, metheden.
SENAN: (AR) Isikli, parlak.
SENÂVER: (AR-FAR) Öven, metheden.
SENAY: (TR) Sen aysin, ay gibi güzelsin.
SENEM: (AR) (bkz. Sanem).
SENGÜL: (TR) Sen gülsün, gül gibi güzelsin.
SENIHA: (AR) Inciler, süs, bezek.
SENIYE: (AR) Yüksek, yüce, ali, bülend.
SERA: (FAR) Saray. Büyük konak. Kösk.
SERAB / SERAP : (FAR) Çöllük arazide, isik kirilmasi sonucu görülen aldatici gerçek olmayan hayal, ilgim, salgim.
SERAÇE: (FAR) Saraycik, küçük saray, konak.
SERAY: (FAR) Ay gibi güzellerin basi. Büyük konak. Saray.
SERCAN: (TR) Sevgili, sevilen, bascan.
SERENGÜL: (TR) Bas gül. Güllerin birincisi.
SERKIZ: (FAR-TR) Bas kiz, kizlarin, güzellerin basi.
SERMA: (FAR) Soguk kis.
SERMELEK: (FAR) Meleklerin basi, melek kadar güzel ve iyi.
SERMIN: (TR) Nermin, Sermin gibi adlara benzetilerek yapilmistir.
SERNAZ: (FAR) Çok nazli.
SERNEVAZ: (FAR) Bas oksayan, sevecen.
SERNUR: (FAR) Bas isik. Ilk isik.
SERPIL: (TR) Iyi gelis, büyü, güzelles.
SERPIN: (TR) Yagmur.
SERRA: (AR) Genislik, kolaylik.
SERRAÇ: (FAR) Çok sevilen, sayilan kimse, bastaci. (AR) Saraç.
SERTAP: (TR) Inatçi, direngen.
SERVA: (FAR) Söz, masal.
SERVET: (AR) Zenginlik, varlik. Zenginligi meydana getiren mal, mülk, para.
SERVI: (FAR) Koyu yesil yaprakli, ince uzun bir agaç türü.
SERVINAZ: (FAR) Dallan yana sarkan servi. Uzun boylu sevgili.
SEVAL: (TR) Severek al, hep sev.
SEVAY: (TR) Sevimli ay.
SEVBAN: (AR) Giyinen, kusanan.
SEVCAN: (TR) Sevgili insan, sevimli.
SEVDA: (AR) Bir seye karsi hissedilen siddetli arzu. Siddetli sevgi, ask. Asiri istek, heves.
SEVDEKAR: (AR-FAR) Sevdali.
SEVENAY: (TR) (bkz. Sevay).
SEVENCAN: (TR) (bkz. Sevcan).
SEVENGÜL: (TR) Sevimli gül, sevgiyi hatirlatan gül.
SEVENGÜN: (TR) (bkz. Sevgün).
SEVGI: (TR) Sevme hissi, ask muhabbet.
SEVGINAZ: (TR) Çok nazli, sevgili.
SEVIL: (TR) Ka. Her zaman sevilen, begenilen biri olma temennisi.
SEVILAY: (TR) Ay gibi her zaman sevil.
SEVIM: (TR) Sevme, muhabbet. Baskalarinin sevmesine sebeb olan vasif, cazibe.
SEVINÇ: (TR) Bir halden hosnut olmanin dogurdugu heyecan.
SEVNAZ: (TR) Çok nazli sevgili.
SEVNUR: (TR) Sevgi nuru, isigi, ayginligi.
SEVTAP: (TR) Tapilacak kadar sevgi duyulan.
SEYHAN: (AR) Ürdün’ün ötesinde Hz. Musa’nin mezarinin bulundugu sehir. Adana ovasini yararak Iskenderun körfezine dökülen nehir.
SEYYAL: (AR) Akan, akici, akiskan.
SEYYIDE: (AR) Bir toplulugun ileri gelen kisisi, lider.
SEZAN: (TR) Sezgili.
SEZAY: (TR) (bkz. Sezan).
SEZCAN: (TR) (bkz. Sezal).
SEZEN: (TR) Duyan, hisseden, anlayan, sezgili.
SEZER: (TR) Duyar, hisseder, anlar.
SEZGEN: (TR) Sezen, hisseden, duyan.
SEZGI: (TR) Sezme kabiliyeti, sezis. Deneme ve akil yürütme sonucu olmayip dogrudan bilme, anlama ve kavrama.
SEZGIN: (TR) Sezme yetenegi olan, duygulu anlayisli.
SEZGINAY: (TR) (bkz. Sezgin).
SEZIN: (TR) (bkz. Sezgin).
SIDIKA: (AR) Çok dogru, yalan söylemeyen.
SIDKIYE: (AR) Iç yürek temizligiyle dogrulukla ilgili, (bkz. Sidika).
SILA: (AR). Dogup büyüdügü yere gidip ayri kaldigi yakinlarina kavusma.
SIRMA: (TR) Altin yaldizli veya yaldizsiz ince gümüs tel.
SIBEL: (TR) Bugday basagi. Henüz yere düsmemis yagmur damlasi. Eski Türklerdeki bir tanriça.
SIDRE: (AR) Arabistan kirazi.
SIMA: (FAR) Yüz, çehre, beniz. Kimse, insan, tip.
SIMAY: (TR) Gümüsten ay, gümüs gibi parlak ay.
SIMBER: (FAR) Gögsü gümüs gibi olan.
SIMGE: (TR) Isaret, sembol.
SIMIN: (FAR) Gümüsten, gümüs gibi, gümüse benzeyen parlak isilti.
SIMRUY: (FAR) Gümüs yüzlü, gümüs gibi parlak, isiltili yüzü olan.
SIMTEN: (FAR) Teni gümüs gibi güzel, parlak olan.
SINE: (FAR) Gögüs. Gönül, yürek. Iç derinlik.
SINEM: (FAR-TR) Gönlüm, yüregim, çok sevdigim.
SITARE: (FAR) Yildiz.
SOLMAZ: (TR) Her zaman taze, körpe ve genç.
SOMAY: (TR) Ay gibi kusursuz, eksiksiz güzel.
SONAT: Bir veya iki çalgi için yazilmis 3-4 bölümlü müzik eseri
SONAY: (TR) Ay’in son günleri.
SONGÜL: (TR) Sonbahar’in sonlan, kis baslangicinda açan gül.
SONNUR: (TR) (bkz. Sonay).
SONTAÇ: (TR) Essiz taç.
SONVER: (TR) Son olmasi istenen çocuklara verilen isimlerden.
SÖNMEZ: (TR) Parlakligim, isigini hiç yitirmeyen, her zaman canli.
SUAD: (AR) Mutlulukla, saadetle ilgili, mutlu.
SUBHIYE: (AR) Sabah vakti, safak ile ilgili.
SUDE: (FAR) Farsca SÜ kökünden. Sürmek anlaminda. Sürülmüs (tarla gibi islenmis) manasindadir. Ikinci anlami da ezilmis, dövülmüs ancak bu tahil türlerinin ezilmesi, dövülmesi gibi.
SUDIYE: (AR) Yararli, faydali, kazançli.
SULBIYE: (AR) Birinin sulbünden gelme, kendi evladi, oglu.
SULEHA: (AR) Salih, iyi, yarar, selahiyet, günah islemeyen.
SULHIYE: (AR) Barisa özgü, barisla ilgili, barisçi.
SULTAN: (AR) Padisah, hükümdar.
SUNA: (TR) Erkek ördek. Görünüsündeki zerafet sebebiyle bayan ismi olarak kullanilmistir.
SUNAR: (TR) Saygili bir biçimde verir, takdim eder.
SUNAY: (TR) Ay’i sun, getir. Sun ve ay kelimelerinden birlesik isim.
SUZAN: (FAR) Yakan, yakici. Yanan, yanici.
SUZIDIL: (FAR) Türk musikisinin sed makamlarindan biri. Gönül atesi, gönül sicakligi.
SUZNAK: (FAR) Yakan, yakici. Dokunakli. Türk müziginde basit bir makam.
SÜZÜLAY: (TR) Gökte süzülen ay.
SÜEDA: (AR) Kutlu, ugurlu insanlar.
SÜHANDAN: (FR) Söz sahibi, güzel söz söyleyen.
SÜHEYLA: (AR) Yumusak, iyi huylu kadin. Güney yönünde görünen parlak yildizlar
SÜKEYNE: (AR) Sessiz, sakin, agirbasli, onurlu.
SÜLÜNAY: (TR) Ay gibi güzel, uzun boylu, endamli.
SÜLÜNBIKE: (TR) Sülün gibi boylu endamli kadin.
SÜMBÜL: (FAR) Zambakgillerden, salkim çiçekli, keskin kokulu, soganli otsu bitki. Güzellerin saçi.
SÜMEYRE / SÜMEYRA: (AR) Meyve çaglasi. Kivrilmis yaprak.
SÜMEYYE / SÜMEYYA : (AR) Islam’in ilk sehidi. Ammar b. Yasir’in annesi ve ilk müslüman olan hanim sahabelerden.
SÜNDÜS: (AR) Eskiden altin veya gümüs tellerle nakisli olarak dokunan bir çesit ipekli kumas. Kur’an’da cennet elbisesi anlaminda geçmektedir.
SÜREYYA: (AR) Ülker yildizi, pervin.
SÜSEN: (TR) Çiçekleri iri, güzel görünüslü ve kokulu bir süs bitkisi. Zambak.
SÜVEYDA: (AR) Kalbin ortasinda var kabul edilen siyah nokta. Tohumun ortasinda bulunan tanecik. Kalpteki gizli günah.
SADAN: (FAR) Keyifli, neseli, sevinçli.
SADIYE: (AR) Memnunluk, sevinç, gönül ferahligi. Güzel sesle sarki okuyan, siir söyleyen.
SADUMAN: (AR) Sevinçli, neseli, memnun.
SAHANDE: (FAR) Mutlu, memnun.
SAHANE: (FAR) Hükümdarlara yakisacak kadar güzel, eksiksiz olan.
SAHBANU: (FAR) Hükümdar esi, sah hanimi.
SAHDANE: (FAR) Iri inci tanesi.
SAHESER: (FAR) Degerli, üstün nitelikli. Kalici, degerli, üstün yapit.
SAHHANIM: (FAR) Hanim sultan. Sah ve hanim kelimelerinden birlesik isim.
SAHIGÜL: (FAR) Gül dali.
SAHIKA: (AR) Zirve, doruk, dag tepesi.
SAHMELEK: (FAR-AR) Melekler kadar güzel, güzellikte lider.
SAHNAZ: (FAR) Çok nazli.
SAHNISA: (FAR-AR) Hükümdar kadin, hükümdar karisi. Kadinlarin sahi.
SAHNUR: (AR-FAR) Kaynak, isik kaynagi. Münevver.
SAHSINUR: (AR) Nurlu kisi, aydinlik kimse.
SAIKA: (AR) Istekli, hevesli, sevkli.
SAKIRE: (AR) Sükreden, durumundan memnun olan. Allah’a sükreden.
SAYAN: (FAR) Uygun, yakisir, münasip, layik.
SÂYESTE: (FAR) Layik uygun, münasip.
SAYLAN: (TR). Çok övünen, gururlu kimse. Sevinçli, neseli.
SAZIMET: (AR) Kimseye benzemeyen, farkli, tek, essiz.
SAZIYE: (AR) (bkz. Sadiye).
SEBNEM: (FAR) Havada buhar durumundayken gecenin serinligiyle yerde ya da bitkilerin üzerinde toplanan su damlaciklari, çig.
SEBNUR: (AR-FAR) Gecenin nuru, gecenin isigi, aydinligi.
SEFAKAT: (AR) Sefkat, aciyarak ve esirgeyerek sevme.
SEFIKA: (AR) Sefkatli, acimasi olan, esirgeyici.
SEFKAT: (AR) Sevecenlik, acima ve sevgi duygusu.
SEHADET: (AR) (bkz. Sahadet).
SEHBAL: (FAR) Kus kanadinin en uzun tüyü.
SEHNAZ: (FAR) Türk musikisinde mürekkep bir makam ve perde. Çok nazli.
SEHPER: (FAR) Kus kanadinin en uzun tüyü.
SEHRAZAT: (FAR) Kendi kendine yasayan, özgür.
SEHRIBAN: (FAR) Sehrin büyügü, ileri geleni.
SEHRINAZ: (FAR) Türk müziginin en eski makamlarindan.
SEKIBE / SEKIPE: (FAR) Sabir, tahammüllü, dayanikli.
SEKURE: (AR) Çok sükreden, sükredici, deger bilen.
SELALE: (AR) Büyük bir akarsuyun yüksekten düsmesiyle meydana gelen büyük çaglayan, çavlan.
SEMIME: (AR) Güzel kokulu sey.
SEMINUR: (AR) Mum isigi, mum aydinligi.
SEMSINISA: (FAR-AR) Kadinlarin günesi. Günes gibi kadin.
SEMSINUR: (AR) Günesin isigi, nuru.
SEN: (FAR) Neseli, sevinçli.Daha çok iki isimlerde kullanilir. Sener, Senol.
SENAL: (FAR-TR) (bkz. Sen).
SENEL: (FAR-TR) Sen ve mutlu ev. Bölge, il.
SENGÜL: (FAR-TR) Gülün en güzel hali.
SENGÜN: (FAR-TR) Sevinçli, ferah gün.
SENAY: (FAR-TR) Ayin parlakligi, güzelligi.
SENNUR: (FAR-TR) Neseli ve nurlu insan.
SENOL: (FAR-TR) Sen ve mutlu ol.
SERARE: (AR) Kivilcim.
SERIFE: (AR) Serefli, kutsal. Soylu temiz.
SERMENDE: (FAR) Utangaç, çok utanan, mahcup.
SERMIN: (FAR) Utangaç, mahcup.
SEVKIYE: (AR) Sevkle ilgili, sevke ait, neseli.
SEVVAL: (AR) Hicri takvime göre yilin 10. ayi, ilk üç günü seker bayramidir.
SEYDA: (FAR) Ask çilgini, çok tutkun, asik.
SEYDAGÜL: (FAR) (bkz. Seyda).
SEYDANUR: (FAR-AR) (bkz. Seyda).
SEYMA: (AR) Bedeninde ben veya benzer bir izi olanlar.
SIIR: Zengin sembollerle uyumlu seslerle ortaya çikan edebi anlatim biçimi
SIRAZE: (FAR) Kitap ciltlerinin iki ucunda bulunan ve yapraklari muntazam tutan, ibrisimden örülmüs ince serit. Esas, düzen, nizam.
SIRIN: (FAR) Sevimli, cana yakin.
SÖHRET: (AR) Söhretli, ünlü, söhreti agizlarda dolasan.
SÖLEN: (TR) En üst idareci tarafindan bütün halka verilen, yemek, ziyafet.
SÜLE: (AR) Alev, yalim. Alevli ates.
SÜKRAN: (AR) Iyilik bilme, gönül borcu, minnettarlik.
SÜKRIYE: (AR) Iyilik bilme, minnettarlikla ilgili, iyilik bilen.
SÜKUFE: (FAR) Çiçek. Süslemede çiçek motiflerine dayanan bir tarz.

TAÇNUR: (AR) Isiktan, nurdan taç.
TAHIRE: (AR) Temiz, pak. Türk musikisinde basit bir makam.
TAIBE: (AR) Tövbe eden. Günahlarindan dolayi pismanlik duyup Allah’tan af dileyen.
TAIFE: (AR) Bölük, takim, güruh, firka. Kavim, kabile. Tayfa.
TALIA: (AR) Tulu eden, öncü. Talih, sans, kismet.
TALIBE: (AR) Talep eden arayan, isteyen; istekli. Alici müsteri. Talebe, ögrenci.
TALIHA: (AR) Sans, talih, kader.
TALIYE: (AR) Sonradan gelen, bir seyin arkasi sira giden. Ikinci derecede olan.
TALU: (TR) Seçkin, seçilmis, güzel. Iki kürek kemigi arasi.
TAMAY: (TR) Dolunay, ayin ondördü.
TAN: (TR) Günes dogmadan önceki alacakaranlik, safak vakti.
TANAY: (TR) Safak ve ay.
TANEGÜL: (TR) Biricik gül.
TANSEL: (TR) Tan sel.
TANSELI: (TR) Tan seli.
TANSU: (TR) Safagin aydinlattigi su.
TANYEL: (TR) Safak vakti esen rüzgar.
TANYELI: (TR) Tan vakti esen yel.
TANYERI: (TR) Günes dogmak üzereyken, ufukta hafifçe aydinlanan yer.
TARA: (FAR) Yildiz, necim.
TAYYIBE: (AR) Iyi, hos, güzel ala. Helal, çok temiz.
TAZE: (FAR) Körpe, genç.
TAZEGÜL: (FAR) Yeni açan gül.
TAZIME: (AR) Ululama, büyük sayma. Saygi gösterme, ikram etme.
TEBESSÜM: (AR) Gülümseme.
TEDÜ: (TR) Bilge, zeki, anlayisli kimse.
TEKGÜL: (TR) Gül ailesi içinde benzeri olmayan güzellikte. Yalniz gül.
TELMIYE: (AR) Parildatma, renk renk yapma. Dizeleri baska baska dillerde , manzume yapma.
TELVIN: (AR) Renk verme, boyama.
TENZILE: (AR) Indirme, asagi düsürme.
TENNUR: Teni nurlu, aydinlik olan
TERCAN: (TR) Genç, taze, delikanli. Kirmizi bugday.
TEREN: (FAR) Nesteren denen gül.
TESLIYE: (AR) Teselli verme, avutma.
TESNIM: (AR) Cennet suyu, cennetteki irmaklardan birinin adi.
TESRIYE: (AR) Sikintiyi, gami, kederi yok etme.
TESRIFE: (AR) Sereflendirme, onurlandirma.
TEVFIKA: (AR) Uydurma, uygun düsürme. Basariya ulastirma. Allah’in yardimina kavusma.
TEZCAN: (TR) - Telasli, heyecanli, beklemeye dayanamayan, sabirsiz.
TEZEHHÜR: (AR) Çiçeklenme.
TEZER: Çabuk ve erken
TICAN: (AR) Taçlar.
TIJEN : TIGEN : Diken, göze, gönüle bativeren / Kiliç kullanan
TOMRIS: (YUN) Tarihte, Pers krali II. Keyhüsrev’le savasmis olan Massagetlerin ünlü kraliçesi. Demir.
TOMURCUK: (TR) Bitkinin üzerinde bulunan, çiçek ya da yaprak verecek olan filiz.
TONAY:(*) Ay gibi parlak, isikli giysi.
TÖRE: (TR) Egitim, görgü, gelenek. Soyluluk, asalet. Eksiksiz, mükemmel.
TRAJE: (FAR) Gökkusagi.
TUBA: (AR) Kökü yukarida, dallan asagida cennet agaci. En güzel, en iyi, hos.Baht, mutluluk, müjde.
TULÜ: (AR) Dogma, dogus.
TULÜN: (TR) Dolun.
TUNA: (TR) Çok bol. Yavru. Görkemli, gösterisli. Karaormanlardan dogan, Karadeniz’e dökülen, Avrupa’nin Volga’dan sonra en uzun irmagi.
TÜRKAN: (TR) Koruyucu, muhafiz.
TUGÇE (TR) Küçük tug. (TUG: (TR) Eskiden pasalara verilen at kilindan yapilmis sorguç.)
TURRE: (AR) Alin saçi, kivircik, saç lülesi.
TUTAM: Bir desteden daha az, parmak uçlariyla alinabilen. Tutmaktan tutam
TUTI: (FAR) Papagan türünden bir kus. Konusmayi seven, konuskan.
TUTKU: (TR) Güçlü istek ve cosku.
TUTKUN: (TR) Bir sey ya da birine düskün bagli. Bol, verimli. Esir, tutsak.
TÜLAY: (TR) Incelikle, düsle ilgili.
TÜLIN: (TR) Ayin çevresinde olusan dairesel hale. Ayna.
TÜMAY: (TR) Dolunay.
TÜNAY / TUNAY: Mehtap, ay isigi, gece görülen aydinlik
TÜRKÂN: (TR) Saltanat ve idarede yönetime etki eden prenses.
TÜZENUR: (TR-AR) Tüze nur. Isigin adaleti ya da Adaletli isik, nur.

UGUR: (TR) Iyilik, sans, talih, baht. Firsat, raslanti. Kimi olaylarda görülen ve insana iyilik getirdigine inanilan iyilik kaynagi.
ULVIYE: (AR) Yüksek, yüce, manevi yapisi ön plana çikabilen.
UMA: (TR) Hediye, armagan. Konuk, misafir.
UMAN: (TR) Umudu olan, bekleyen, umutlu.
UMAR: (TR) Çare, çikar yol.
UMAY: (TR) Orhun yazitlarinda geçen, çocuklari ve hayvanlari koruduguna inanilan Tanriça. Devlet kusu.
UMMAN: (AR) Ulu, büyük, engin deniz, okyanus.
UMRAN: (AR) Bayindirlik, mamurluk. Uygarlik, ilerleme, refah ve mutluluk.
UMUR: (TR) Görgü, bilgi, deneyim.
UMUT: (TR) Ummaktan dogan, güven duygusu, ümit.
USARE: (TR) Özsu.
ÜÇGÜL: (TR) Yaban yoncasi. Üç+gül.
ÜFTADE: (FAR) Düsmüs, düskün. Asik.
ÜKE: (TR) Onur, seref.
ÜKSÜM: (AR) Çayiri, çimeni çok güzel bahçe.
ÜLFER: (AR) Büyük su, irmak.
ÜLFET: (AR) Alisma, kaynasma. Görüsme, konusma. Dostluk, arkadaslik.
ÜLKE: (TR) Bir devletin egemenligi altinda bulunan yerlerin tümü. Yurt, vatan.
ÜLKEM: (TR) Yurdum, vatanim.
ÜLKEN: (TR) Senin yurdun, senin vatanin.
ÜLKENUR: (TR) Yurdunu aydinlatan isik.
ÜLKER: (TR) Boga burcunda yedi yildizdan biri.
ÜLKÜ: (TR) Amaç edinilen, ulasilmak istenilen sey.
ÜLKÜM (TR.) Amacim, ulasmak istedigim sey.
ÜLKÜMEN: (TR) Ülküsü olan. bir ülküye bagli olan kimse.
ÜLKÜSEL: (TR) Ülkü ile ilgili, ülkü niteliginde.
ÜNSA: (AR) Kadin, kiz, nisa.
ÜMIT: (FAR) Ummaktan dogan, güven duygusu.
ÜMMIYE: (AR) Anneye ait, anneyle ilgili.
ÜMMÜHAN: (AR) Hükümdar anasi.
ÜMNIYE: (AR) Umut. Istek, arzu. Niyet.
ÜMRAN: (TR) Bayindirlik, mamurluk. Uygarlik, ilerleme, refah ve mutluluk.
ÜNAY: (TR) Ay gibi taninmis, ünü parlak, söhretli.
ÜNSEL: Ünü sel gibi asan
ÜNSELI: Ünü sellere benzeyen
ÜNSIYYE: (AR) Alismis, sokulgan. Arkadas, dost.
ÜNZILE: (AR) Gönderilmis, indirilmis, inzal olunmus.
ÜRMEGÜL: (TR) Sarmasik.
ÜRÜN: (TR) Üretilen, yararli sey, topraktan elde edilen. Yapit, eser. Sik orman.Çokluk, bolluk.
ÜRÜNAY: (TR) Ürün+ay.
ÜZÜM: (TR) Asmanin taze ya da kuru olarak yenen ve salkim durumunda bulunan meyvesi.

VACIBE: (AR) Yapilmasi gerekli olan.
VACIDE: (AR) Meydana getirici, yaratici. Varlikli, zengin.
VAHIBE: (AR) Bagislayan, bagislayici.
VAHIDE: (AR) Bir, tek, yalniz.
VASFIYE: (AR) Vasifla ilgili, vasfa ait. Nitelikli
VECDIYE: (AR) Coskunlukla ilgili, coskunlukla olusan.
VEDA: (AR) Ayrilirken söylenen selamlama sözü. Ayrilma, ayrilis.
VEDIA: (AR) Saklanilmasi, korunmasi için birine ya da bir yere birakilan emanet.
VEFIA: (AR) Vefali, sevgisi geçici olmayan. Tam, eksiksiz.
VEFIKA: (AR) Uygun, muvafik, arkadas, yoldas, ayni fikirde olan.
VEHBIYYE: (AR) Allah’in ihsani sonucu olan. Allah vergisi.
VELIDE: (AR) Yeni dogmus çocuk.
VELIME: (AR) Dügün ziyafeti. Evlenme, dügün.
VENÜS: (FR) Merkür’den sonra, Günes’e en yakin olan gezegen. Çobanyildizi.
VERÂ: (AR) Günah ve haramdan kaçinmak için süpheli seylerden uzak durma. Halk, mahluk, alem, kainat.
VERDA: (AR) Gül.
VESILE: (AR) Neden, sebep. Elverisli durum. Kavusma, yaklasma.
VESIME: (AR) Güzel yüzlü.
VICDAN: (AR) Iyiyi kötüden, hayri serden ayirmayi saglayan iç duygu.
VILDAN: (AR) Yeni dogmus çocuklar.
VUSLAT: (AR) Kavusma, yetisme, ulasma
VÜREYKA: (AR) Yaprakçik, küçük yaprakçik.

YABANGÜLÜ: (FAR) Kir gülü. Bozkir çiçegi. Kusburnu.
YADE: (FAR) Hatira, Ani.
YADIGAR: (FAR) Bir kimseyi ya da bir olayi animsatan kimse. Birakilan ani.
YAGAN: (TR). Yagmur, kar.
YAGMUR: (TR) Gökten damlalar halinde düsen su.
YAKUT: (AR) Parlak kirmizi, seffaf kiymetli tas. Sibirya’nin kuzey kisminda yasayan bir Türk kavmi.
YANKI: (TR) Sesin bir yere çarpip geri dönmesiyle duyulan ikinci ses, ses yansimasi.
YAPINCAK: (TR) Seyrek taneli, kirmizi lekeleri olan bir üzüm türü.
YAPRAK: (TR) Bitkilerde genellikle klorofilli, yesil renkli, çesitli sekil ve yapida olan soluk almaya yarayan uzanti. Kitap yapragi, varak.
YASEMIN: (FAR) Zeytingillerden, güzel kokulu ve genellikle beyaz veya sari çiçek açan sarilgan agaççik (jasminum).
YASAM: (TR) Dogumdan ölüme kadar geçen süre, hayat.
YASANUR: (TR) (bkz. Yasa).
YASAR: (TR) Dogan çocugun uzun ömürlü olmasi dilegiyle konulan adlardir.
YAYLA: (TR) Deniz yüzeyinden yüksek, yaz mevsiminde oturulan serin ve yüksek yerler. YAZGAN: (TR) Yazan, yazar.
YAZGÜLÜ: (TR) Yazin açan gül.
YEGANE: (FAR) Biricik, tek.
YEKDANE: (FAR) . Esi benzeri olmayan, tek. Bir çesit gerdanlik.
YELDÂ: (FAR) Uzun ve siyah.
YELIZ: (TR) Güzel, havadar, aydinlik.
YENAY: (TR) Yeni ay, hilal.
YESARET: (AR) Kolaylik. Zenginlik.
YESIL: (TR) Sari ile mavinin karisimindan olusan, çogu bitki yapraklarinda görülen renk. Genç, taze.
YESIM: (AR) Açik yesil ve pembe renkli, kolay islenen, degerli bir tas.
YETER: (TR) Sonuncu olmasi istenen çocuklara verilen adlardir.
YILDANUR: (TR) Seneyi aydinlatan, isik saçan.
YILDIZ: (TR) Geceleri gökte çiplak gözle isikli bir nokta olarak görülen gök cismi. Bir noktadan çevreye bes veya daha fazla çikintisi olan köseli. Baht, talih. Mesleginde çok parlamis kimse ve daha çok parlamis kimse, sinema sanatçisi.
YILSEN: (TR)(bkz. Yildanur).
YONCA: (TR) Baklagillerden, kirmizi veya mor çiçek açan, çayir bitkisi.
YOSUN: (TR) Çogu sularda yetisen, ilkel yapidaki bitkilerin genel adi.
YURDAGÜL: (TR) Ülkene gül. Ilken için yararli ol.
YURDANUR: (TR) Yurduna, ülkene isik saç, aydinlat.
YURDUSEV: (TR) Ülkeni, yurdunu sev.
YÜKSEL: (TR) Yükseklere çik, yücel, basan kazan, ilerle.
YÜMIN: (AR) Ugur, mutluluk. Bereket.
YÜSRA: (AR) Sol taraf.

ZAHIDE: (AR) Kuskulu seyleri bile terkederek günahtan kaçan kimse
ZAHIRE: (AR) Parlak, parlak yildiz.
ZAIDE / ZAITE : (AR) Artan, artiran.
ZAIME: (AR) Kefil. Prenses, sef.
ZAKIRE: (AR) Zikreden, anan.
ZAMBAK: (AR) iri çiçekli bir süs bitkisi.
ZAMIRE: (AR) Iç, yüz. Yürek, vicdan. Gönülde gizli olan sir. Adin yerini tutan sözcük.
ZARAFET: (AR) Incelik, güzellik, zariflik.
ZARIFE: (AR) Nazik ve hos konusan, ince ve hos tavirli olan kimse, kibar.
ZEBERCET: (AR) Zümrütten daha açik yesil olan, bir süs tasi.
ZEHRA: (AR) Çok beyaz ve parlak yüzlü.
ZEHRE: (AR) Çiçek. (bkz. Sükufe).
ZEKIYE: (AR) Anlayisli, zeka sahibi.
ZELIHA: (AR) (bkz. Züleyha).
ZEMZEM: (AR) Kabe yakinindaki ünlü kuyu ve bu kuyunun kutsal sayilan suyu.
ZENAN: (FAR) Kadinlar. (bkz. Nisa).
ZENNISAN: (FAR+AR) Ünlü, taninmis kadin.
ZENNUR: (TR) (bkz. Zinnur).
ZERAK: (AR) Mavi, gök renkli.
ZERARE: (FAR) Saçinti, saçilan sey.
ZEREFSAN: (FAR) Altin saçan, altin saçici. Altin kakmali. Bir lale türü.
ZEREN: (TR) Anlayisli, kavrayisli, zeki.
ZERGUN: (FAR) Altin renkli, altin gibi olan.
ZERGÜL: (FAR) Altin gibi. Altina benzeyen.
ZERIA: (AR) Vesile, bahane, firsat.
ZERIN: (FAR) Altindan olan, altin gibi parlak olan.
ZERISTE: (FAR) Altin tel, sirma.
ZERKA: (AR) Gök gözlü. Gök mavisi. Mavi.
ZERNIGAR: (FAR) Altinla islenmis, yaldizli.
ZERNISAN: (FAR) Kiliç gibi seylerin üzerine kakma altinla yapilan isleme, süs.
ZERRIN: (FAR) Altindan yapilmis. Altin renginde . Parlak. Güzel kokulu bir cins çiçek. Fulya.
ZERTAR: (FAR) Altin tel, sirma. Günes isini.
ZERVER: (FAR) Altin yaldizli olan.
ZEYCAN: (AR-FAR) Içten, sevecen, sevgi dolu, canayakin.
ZEYNEB: (AR) Degerli taslar, mücevherler.
ZEYNO: (TR) Zeynep adinin bozulmus hali.
ZEYYAL: (AR) Uzun etekli.
ZEYYAN: (AR) Süsler, piriltilar.
ZIBA: (FAR) Süslü, güzel. Yakisikli.
ZICAN: (FAR) Canli, canayakin, candan.
ZIHNIYE: (AR) Zihinle, akilla ilgili.
ZINNURE: (AR) Nurlu, isikli, aydinlik.
ZIYNET: (TR) (bkz. Zinet).
ZIYNETI: (AR) Süsle, bezekle ilgili
ZUHAL: (AR) Günese uzaklik bakimindan altinci durumda olan gezegen, satürn.
ZÜBEYDE: (AR) Öz, asil, cevher.
ZÜHDIYE/ ZÜHTIYE: (AR) Her türlü zevke karsi koyarak kendini ibadete veren.
ZÜHRE: (AR) Çoban yildizi, venüs.
ZÜLAL: (AR) Hafif, saf ve tatli su.
ZÜLEYHA: (AR) Hz. Yusuf un karisi, güzelligiyle ünlenmistir.
ZÜLFIYAR: (FAR) Sevgilinin saçi.
ZÜLFIZAR: (FAR) Aglayan, inleyen saç.
ZÜMRA: (AR) . Güzel, iyi ahlakli. Cesur, yigit, yürekli. Zeki, bilgili kadin.
ZÜMRÜT: (AR) Parlak yesil renkli kiymetli tas.
ZÜRARE: (AR) Saçinti, saçilan sey.




İsimler ve Anlamları ( Kız )

 

 

 

 

 

 

 

ONLİNE ÜCRETSİZ - GERÇEK - BEDAVA ZİYARETÇİ SAYACI ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ.

 

Sponsor Reklam

Bu kısımda Çiçek ve düğün organizasyon firmalarının reklamını yapıyoruz. Sizde ücret karşılığı reklam verebilirsiniz.

Ankara Çiçek

Tüm Ankara ya En Hızlı
Ve Güvenli Çiçek Gönderin
www.anatoliacicek.com

Ankara Çiçek

Ankara Çiçek 34 Yıldır Hizmette
Görsel Çiçek Gönderin
www.ankaracicek.com

İzmir Çiçekçilik
Tüm İzmir'e En Hızlı
Ve Güvenli Çiçek Gönderin
www.izmircicekcilik.com

Adana Çiçekçilik
Tüm Adana'ya En Hızlı
Ve Güvenli Çiçek Gönderin
www.adanacicek.com

Eskişehir Çiçek
Tüm Eskişehir'e En Hızlı
Ve Güvenli Çiçek Gönderin
www.eskisehircicek.com

Bursa Çiçek
Tüm Bursa'ya En Hızlı
Ve Güvenli Çiçek Gönderin
www.bursaciceksatisi.com

Mersin Çiçek
Tüm Mersin'e En Hızlı
Ve Güvenli Çiçek Gönderin
www.mersincicek.com

Samsun Çiçek
Tüm Samsun En Hızlı
Ve Güvenli Çiçek Gönderin
www.samsuncicek.com

Konya Çiçek
Tüm Konya En Hızlı
Ve Güvenli Çiçek Gönderin
www.konyacicek.com

Antalya Çiçek
Tüm Antalya En Hızlı
Ve Güvenli Çiçek Gönderin
www.antalyacicekcilik.com

Gaziantep Çiçek
Tüm Gaziantep En Hızlı
Ve Güvenli Çiçek Gönderin
www.gaziantepciceksatisi.com

Kayseri Çiçek
Tüm Kayseri En Hızlı
Ve Güvenli Çiçek Gönderin
www.kaysericicekcilik.com


NE KİRALAMAK

İSTERDİNİZ.

Kiralama Firması

www.kiralamabilgi.com


100% - Free Hit Counters   14 Şubat Sevgililer Günü Nedir ?   Ankara Otobüs Firmaları   Ankara Sinema Adresleri   Anneler Günü   Aşk Sözleri   Aşkın Mevsimleri   Atasözleri -1- A , B , C , Ç , D , E   Atasözleri -2- F, G, H , I , İ , J , K , L , M   Atasözleri -3- N , O ,Ö ,P ,R ,S , Ş ,T ,U, V, Y, Z   Bankalar   Bebek Aşı Takvimi   Bebek ve Gebelik   Bedava Web Hosting Servisleri   Bilmece - Bulmaca   Burçlar - Burç özellikleriniz   Burs Veren Kurumlar - Burs Rehberi   Çiçek siparişi Telefon   Çiçekler ve Anlamları   Dış Mekan Isıtıcı   Facebook   Fenerbahçe Spor Kulübü   Gazeteler   Gebelik ve Hamilelik   Güzel sözler , Anlamlı sözler , etkileyici sözler   Hafta Hafta gebelik , Hamilelik   Hava Yolları Firmaları   İl İl Anlık - 3 günlük Hava Tahmini   İsimler ve Anlamları ( Erkek )   İsimler ve Anlamları ( Kız )   İstanbul Otobüs Firmaları   İstanbul Sinema Salonları   İzmir Sinema Salonları   Kandil Mesajları   Milli Piyango   ÖSYM   Özel gün ve Özel haftalar   Rüya Tabirleri - Rüya Anlamları - Rüya yorumları   Sayılarla Gül Anlamları   Şeytan Resmi - Şeytan Resimleri   Şifalı Bitkiler - Hastalıklar ve Bitkisel tedavi   Türkiye deki Sanatçılar   Türkiye Otogarları   Ücretsiz Arama Motoru Kayıt   Ücretsiz ziyaretçi sayacı   Üniversiteler   Yabancı Büyükelçilik Adresleri   

 

Ana Sayfa - Site Ekle - Çok Arananlar - Son Eklenenler - Top List - İletişim 

 

www.dugunorganizasyonu.cc Tüm hakları saklıdır.

Arama botu sitemiz site link eklemesi sadece ilgili kategorilerde yapılmaktadır. Arama motoru sitemiz link ekle için sadece ilgili kategorilerde belirlenmiş olan siteleri sisteme kayıt yapacaktır. Bunun dışındaki meslekler ve linkler sitemize kayıt edilmeyecektir. Link ekleme ve site kaydet için kategorilerde mesleğiniz yok ise kayıt yapılmayacaktır. Arama motoru kayıt sitemizden tüm kategorilere düzgün şekilde yapılan kayıtlar işleme sokulacaktır. Sitenizi ekleme yaparak sitenizin hit almasını sağlayabilirsiniz.

SİTEMİZ KALİTELİ VE İÇERİĞİ DÜZGÜN LİNKLERİ KAYIT ETMEKTEDİR.

Sitemiz site kayıt imkanları dışında ücretsiz ve gerçek çalışan online ziyaretçi sayacını vermektedir.

   Tasarım Turgut İşleyen & Gizli Arkadaşı "MH"